Meriç Velidedeoğlu

Neden?

09 Aralık 2016 Cuma

Bir süredir Atatürk’ü, gerçekleştirdiklerini öne çıkarma söylemi oldukça sıklaştı; amacın, TC Devleti’nin Kurucu Başkanı’nın oluşturduğu çağdaşlık yürüyüşünü sürdürmek olduğu bilinir.
Ne var ki bu yolu döşeyen “temel” taşların, “Devrim Yasaları”nın, alıştıra alıştıra yok edilmesiyle yolun ne duruma getirildiğinin de çok acı bir öneğini yaşadık geçen ayın sonunda.
“Süleymancılar Tarikatı”nın öğrenci yurtlarından biri olan, Adana Aladağ’daki “kız” yurdunda çıkan yangında “10’u öğrenci 11 kız çocuğu”, “bir öğretmen” cayır cayır yanarak can verdiler.
Ertesi gün “30 Kasım” ise, “Devrim Yasaları”nın üçüncüsünü oluşturan, “tarikatlar”ın, benzerlerinin (tekke, zaviye, türbe) kapatılmasını içeren yasanın kabulünün “91. yılı”ydı...
Kuşkusuz bu yaşananlar, insanın içini yakan çok acı bir durum; ne ki, “laik yaşam”ın bu temel taşlarının bir bir yok edilmesinin, bu “facia”da büyük payı olduğu -daha yerinde bir deyişle-“nedeni”ni oluşturduğu görülmeli.
Ayrıca, “ümmetlik”ten kurtulup, çağa dönük bir yaşamın sürdürüldüğü bir ülke olmayı sağlayan, “laiklik” başta olmak üzere, “demokrasi”, “cinsiyet eşitliği” ya da “evrensel insan hakları” gibi ilkelerin “neden” hep “Batı” kaynaklı olduğunu pek düşünmeyiz, sormayız da... Oysa sorulmalı...
Öyleyse, şunu sorarak başlayalım: “Ilımlı İslam”dan söz ediliyor da, “Ilımlı Hıristiyanlık”tan neden söz edilmiyor?
Ya da şunu soralım: İslam ülkeleri -büyük çoğunluğu-“Evrensel İnsan Hakları Antlaşması”“neden” imzalamıyor?
Bu ülkelerin okullarında, “Evrim Kuramı”, “neden” okutulmaz?
Bu “neden”in ardından kaçınılmaz soru: “Bu konuda bizde durum nasıl?”
Soruları sürdürelim; “İncil”, ülkelerin “kendi dili” ile okunup, okutulurken, bizde -ve dili Arapça olmayan öteki İslam ülkelerinde-“Kuran”, “neden” kendi dilimizle değil de, “Arapça” okunur, okutulur?
Böylece, “Aydınlanma”nın “neden” Batı’da doğduğunun yanıtı da -bir bakıma-verilmiş olmuyor mu, “Reform”un temel ilkelerinden olan bu “dil” atılımıyla?
Yıllar önce, İlhan Selçuk’un dile getirdiği “erkek tesettürü”ne de değinmek gerekir; İslam’ın doğduğu Arabistan’ın doğa koşullarına, fırın sıcaklığındaki çölün “kum fırtınaları”na karşı, insanı koruyacak bir giyimin, daha doğrusu -yalnızca gözleri açıkta bırakan- sıkı bir “örtünme”nin gerekirliği yadsınamaz; kuşkusuz bu coğrafyanın kadınları için de aynı durum söz konusudur; “ayrım”, bunun kadınlar için her ortamda “zorunlu” oluşu.
Dolaysiyle, bu akılcı “neden” sorusu, “inanç” söz konusu olduğunda, aklın üstüne bir örtü örtülmesi gerektiği, “12. yy”ın düşünürlerinden “Gazali” tarafından ortaya konmuş ve kabul edilmiştir.
Böylece “aklın” devre dışı bırakılmasına karşı çıkan düşünce akımları oluşmuşsa da, “inanç” bağlamında, “neden”, “niçin” pek geçerli olamaz.
Kuşkusuz “dünyasal yaşamı” ayrıntılarıyla düzenleyen bir inanç düzeninde, “neden” ve “niçin”lerin pek iş görememesi, yazının başlarında yer alan, “laiklik, demokrasi, kadın-erkek eşitliği, evrensel insan hakları” gibi ilkelerin neden “Batı” kaynaklı olduğu sorusuna bir yanıt olabilir.
Bilmem katılır mısınız?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları