Eğitimin dediği!

12 Aralık 2016 Pazartesi

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), 32’si kendi üyesi olmak üzere, 72 ülkenin yer aldığı Uluslararası Eğitim Değerlendirme Programı’nın (PISA) 2015 yılı sonuçlarını 7 Aralık günü açıkladı.
PISA yalnızca 15 yaşındaki öğrencilerin, fen bilimleri, matematik ve okuduğunu anlama alanlarındaki becerilerini bilimsel olarak ölçüyor. Sonuçlar da her üç yılda bir yayımlanıyor.
Türkiye, 2015’te bu üç alanın ortalamasında 2012’ye göre yedi sıra gerilemiş OECD ülkeleri arasında sondan ikinci sıraya inmiş bulunuyor. En büyük düşüş okumada yaşanıyor; 2012’de 41. sırada olan ülke 2015’te dokuz sıra birden geriye düşerek 50. sıraya iniyor.

AKP düşüncesi
Ülke eğitimindeki bu büyük düşüşün gerçek nedeni AKP’nin dünya görüşüdür. AKP düşüncesi çocuğun ve gencin yaratıcı yeteneklerini özgür bir ortamda geliştirmesini benimseyemez!
AKP, anaokulundan başlayarak çocukların tümüyle ezbere dayalı dinsel eğitim görmelerinde görülmedik biçimde ısrar ediyor; 4+4+4 uygulaması ve bunun ikinci dört yılının yeniden açılan imam hatip ortaokulu kanalıyla kullanılması için bu ısrarın sürdürülmesi; tüm ders programlarının dinsel ağırlığının artırılması; devletin öğrenci yurtları ve ders programlarıyla eğitimi çok büyük ölçüde tarikat ve cemaatlere terk etmiş bulunuyor. Karma eğitime şaşı bakan bu anlayış geçen aylarda en başarılı 155 liseyi, proje okulu diye aynı sürece soktu.
Eğitim, kültür çevresinden beslenir. Şu andaki eğitim düzeninin baş mimarı olan Cumhurbaşkanı, 24 Aralık 2014’te, şu anda Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız diyerek, gerçekte, Türkçe okumanın anlamsızlığını vurgulamış olmuyor muydu? Nitekim aynı günlerde liselerde Osmanlıca zorunlu ders yapıldı. TV dizi ve yorumları giderek ilkelleşiyor. Ana muhalefet partisinin genel başkanı AKP’yi peygamberin Veda Hutbesi üzerinden eleştiriyor. Geçen hafta kültürel yoksullaşmanın yeni bir örneği yaşandı: Doğu Karadeniz’de bir ilçe lisesi, E. Zola, C. Aytmatov ve K. Hosseini’nin kimi kitaplarının kütüphanesine girmesini yasakladı!
PISA bulguları, bu ilkel, ezberci ve yasakçı uygulamaları yansıtıyor!

Böyle gitmez; gitmemeli!
Koyu bir Katolik olduğu bilinen Fransız bilim insanı Louis Pasteur (1822-1895) öğrencilerine laboratuvara gelirken İncil’i dışarda bırakın dermiş. Burada bir din karşıtlığı yok. Şu var: Bilgi edinecek, deney yapacak ve bilgi üreteceksiniz; işinize önyargısız başlayacak ve öyle devam edeceksiniz!
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında eğitimin birliğini bilimsel bilginin yol göstericiliğinde ve çağdaşlaşma amacıyla birleştiren Türkiye, sonrasında bunu sürdüremedi.
Günümüzde ekonomik ve toplumsal gelişmenin motoru, itici ya da çekici gücü bilimsel ve teknolojik gelişmedir. Bir toplum ekonomisiyle, kamu yönetimiyle, eğitimi, sanatı ve kültürü ile ne kadar bilimsel ilkelere göre davranırsa o kadar gelişebilmektedir. Bütün bunların temeli de çocuğun ve gencin beyninin ve fiziğinin özgürleşmesinden; yeteneklerini ve yaratıcılığını geliştirerek kendine ve toplumuna sunma olanağı bulmasından geçiyor.
Eğer bu başarılamıyorsa ülke yalnız küresel gelişme ve çağdaşlaşma yarışından geri düşmekle kalmaz, toplum bir çuvala doldurulmuş kediler gibi birbirini yer, tüketir. Oysa Anadolu insanı yıllardır, belki Marx’tan da önceden başlayan kültürel birikimle, akıl başta sermaye der!
AKP’nin ilkelleşme yönünde birliğini sağladığı ülke eğitimi, ben hastayım diyor. Türkiye toplumu bu ağır eğitim hastalığından aklını kullanarak kurtulmak zorundadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları