Hikmet Çetinkaya

Umut...

19 Ocak 2017 Perşembe

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli çıkar hesapları içinde, yarım kalmış FETÖ’cü darbenin kanlı yüzü, binlerce operasyon, yüz binleri aşan tutuklamalara neden oldu...
Tüm bunlar olurken hain terör eylemleri, yüreğimizi dağlayan şehitlerimiz, ölülerimiz, yaşam suyunun kanlı görüntüleri içimizi acıtıyor.
PKK, FETÖ, IŞİD terör örgütlerinin ortak saldırıları, mayınlı, bombalı tuzaklar...
Böylesine bir sorunlar yumağında, yaşama dair avuntularımız, bu ölümlere, acılara tanıklık eden insanlarımız.
Toplumsal bir çöküntünün televizyon ekranlarına, gazetelerin birinci sayfalarına yansıyan hüzünlerimiz.
Çoğu kez nerede başlayıp nerede biteceğini bilmediğimiz bir zaman dilimindeki hayata bakışımız...
Yağmurlu, soğuk bir günün akşam saatlerinde olup bitenleri anlatmak için düşüncelerimizin, duygularımızın kanlı bir bilmeceye dönüşmesini gördükçe niçin bugünlere geldiğimizi algılamaya çalışıyoruz...

***

Biz dün ne düşünüyorduk bugün ne düşünüyoruz!
Birinci Silivri sürecinde Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy davalarını tartışıyor, Türkiye’de “askeri vesayetin” ortadan kalktığını, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin yaşam biçimi olacağını anlatıyorlardı.
O yıllar özel hayat üzerinden siyasetçilere, özgürlükten yana olanlara en aşağılık saldırılar yapılıyordu FETÖ’cüler tarafından...
Masum asker, sivil insanlar suçlanıyor, devletin duyarlı kurumları üzerinden FETÖ’cüler bir baskı öğesi oluşturup devleti tepeden tırnağa ele geçirmek istiyorlardı.
O yıllardan bugünlere geldik...
Her şey dün gibi.
Önümüzdeki fotoğrafa bakarken sorular aklıma peş peşe geliyor...
Sivil bir anayasa değişikliği, halkın vekillerinin özgür iradeleri ve oy çokluğuyla, tüm hukuk ve demokratik ilkelerin işlerliğinde, demokratik kitle örgütlerinin, dinamiklerinin katılımıyla yapılması gerek
mez mi?
Bir sivil anayasa elbet Türkiye için yaşamsaldır... Böyle bir süreçte Seçim ve Partiler Yasası niçin hayata geçirilmez?

***

15 Temmuz’da FETÖ’cü hain bir darbe kalkışmasını halkımız tankların üzerine çıkarak, paletlerin önüne yatarak önledi...
Ölümü göze aldı halkımız...
FETÖ’cülerin devleti ele geçirme planları kursaklarında kaldı...
Darbeyi önleyen halkımız demokrasiyi hak etmiyor mu?
Fethullah Gülen 40 yılı aşkın süredir tüm siyasal iktidarlarca korunup kullanıldı. 15 Temmuz’a dek devletin en duyarlı kurumlarında örgütlendi.
FETÖ’cü dehşet görüntülerini izledik ekranlardan...
Yargıdan TSK’ye, polisten eğitime dek nasıl örgütlendiklerine tanık olduk.
Şimdilerde “en tehlikeli terör örgütü olarak” anılan FETÖ’cülerin devletin kılcal damarlarına nasıl girdiklerini artık herkes gördü.
Türkiye’nin demokrasiye gereksinimi var...
Onun için kin, nefret söyleminden, ayrımcılıktan geri dönüp, laikliği, temel hak ve özgürlükleri yaşamımızın her alanında etkin hale getirmeliyiz...

***

Reina’da 39 kişiyi katleden cani, polisin başarılı bir operasyonuyla İstanbul Esenyurt’ta sağ ele geçirildi...
İstanbul polisini, Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ı kutluyorum...
Terör bitti mi?
Elbet bitmedi...
Türkiye, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri yaşam biçimi yaparak terör belasından kurtulacaktır.
Umudumuzu köreltmeden, laiklikliği, demokratik Cumhuriyeti, ayrımcılığı değil birlikteliği, savaşı değil barışı, temel hak ve özgürlükleri savunacağız...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları