Bir Bahar Sabahından Notlar

30 Nisan 2014 Çarşamba

İki gündür Gökçeada’dayım. Adanın en güzel zamanı. Ova, tepeler yeşillenmiş. Komşumuzun karadutunun bahçemize sarkmış dalları meyve dolu.
Dün sabah erkenden uyanıp dışarı çıktım. Köyün (Bademli/Gliki) dışına doğru yürüdüm. Yanı başımızda yükselen dağın eteklerinde peşlerinde kuzucukları koyunlar otluyor. Dağ, eteklerinden tepesine kadar yeşillenmiş kekikle bezenmiş. Gece yağan yağmur toprağın o mis kokusunu iyice yoğunlaştırmış. Tertemiz havayı içime çekiyorum.
Sonra köyün kuzeyine yöneliyorum. Bizim köyümüze “adanın balkonu” derler. Çok doğru bir yakıştırma. Bir kayanın üzerine oturuyorum. Deniz çarşaf gibi... Maviliğe dalıyorum. Aşağıda Kaleköy. Uzakta Samotraki/ Semadirek Adası. Pırıl pırıl, bulutsuz bir gökyüzü...
Bugün komşumuz Zaharo Ana’nın kızı Niki ve eşi Taki kardeşlerimiz Atina’ya dönüyorlar. Onları uğurlamak için eve dönüyorum. Sarılıyoruz, kucaklaşıyoruz yolcularımızla. Zaharo Ana’nın gözleri yaşlı... Arkalarından su döküyoruz maşrapalarla, su gibi gidip üç ay sonra da su gibi gelsinler diye.
Eve giriyorum.

***

Bugün yazı günüm, televizyonu açıyorum ne var ne yok diye. Türkiye gerçekliliğinde bu sabah da her şey eski tas, eski hamam
Ekrandaki sunucunun ağzından dökülenler beni isyan ettiriyor.
Dört gündür kayıp olan Akhisar Atatürk İlkokulu öğrencisi Umut Zambak’ın cesedi bir su kuyusunda bulunmuş.
Adana’da geçen pazar günü ortadan kaybolan 6 yaşındaki Gizem Akdeniz’in bıçakla işkence edildikten sonra, boğularak öldürüldüğü, cesedinin de yakıldığı belirlenmiş. Cinayeti minik Gizem’in ablasıyla evlenmesine izin verilmeyen akrabaları 20 yaşındaki S.A. intikam için işlemiş. O aşağılık herife lanetler okuyorum.
Derken Şam’dan bir haber: Suriye resmi haber ajansı SANA, kentin Şağur bölgesine düşen dört havan topundan ikisinin Bedreddin Haseni okul kompleksine düşmesi sonucu 12 öğrencinin yaşamını yitirdiğini ve 50 öğrencinin de yaralandığını duyuruyor.
Her Allah’ın günü ajans haberlerine düşen çocuk ölümlerini artık yüreğim kaldırmıyor.
Ekrana Başbakan geliyor. Önce Almanya Cumhurbaşkanı Gauck’un, ardından Fethullah Gülen’in, onun ardından da Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın ağızlarının payını veriyor.
Ne diyeceğimi bilemiyorum. İçim kararıyor.
Televizyonu kapatıyorum.
En iyisi
annelerinin yanında otlayan kuzucukların yanına gitmek...
Öyle yapıyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları