Bağış Erten

Yerli ve milli sporumuz: Ahkâm

01 Şubat 2017 Çarşamba

İkinci setin ortasıydı sanırım. Nadal çok sıkı geri dönmüştü. Son anda reaksiyon vermese, Federer 6-1 veriyordu seti. İspanyol gene psikolojik üstünlüğü ele alıyor gibiydi. Bir Federer taraftarı olarak endişe içinde sosyal medyayı açtım. Teselli olur, umut veren iki şey okurum safdilliğiyle. Asabımın yerle yeksan olması için birkaç dakika yetti. Federer’in ezikliğinden bahseden mi istersiniz, tenis maçına niye sardırdınız diyen futbol manyakları mı, tenisi mülkiyetine geçirip diğerlerine ‘sonradan sevme’ muamelesi yapanlar mı?... Ne kadar irin varsa dökülmüş ortalığa ve biz Federer’le Nadal’ın sunduğu resitali bile kendi vasatımıza indirgeyip detone bir uzun havaya döndürmüşüz. Hepsi beş dakikada olmuş bitmiş…
Ahkâm olimpik spor olsa Çin’in masa tenisindeki hâkimiyetini zorlarız sanırım. Yorum değil ahkâm seviyoruz biz. Yani tefsirle değil, anlamaya çalışmayla değil, hüküm vermeyle ilgileniyoruz. Her türlüsünü, her yerde, her konuda, hem de rekorları zorlayarak savuruyoruz. İşine karışılmayan, haddini bildirmediğimiz tek meslek grubu yok. İddiam şu; açık kalp ameliyatlarını TV’den canlı yayınlayalım. İki hafta içinde “Yanlış damarı by-pass ediyorlar, alsana iki damar kalçadan” diyen çıkar.

Okur-yazar faşizmi
Tanıl Bora bir vakitler bunun saldırgan ve lince meyilli versiyonuna “tahsilli cehaletin cinneti” adını takmıştı. Gerçi o okur-yazarların ‘faşizmine’ dikkat çekiyordu ama bunun için artık yazar olmak şart değil. Azıcık okur, biraz seyreder, zerre aşina olduğumuzda bu her şeye yetiyor. Bu ülke CERN’in “büyük hadron çarpışması” deneyini de sosyal medyada malzeme etti mi? Etti! Şirk koşmaktan bahsedenler çıktı mı? Çıktı! “Başaramazlar abi, şu eksik” diyen oldu mu? Oldu! Amerikan avukatları gibi söyleyeyim: Başka sorum yok!
Peki ne oluyor böyle olunca? Ne olacak; tat kaçıyor. Arsene Wenger’in o koltukta hâlâ nasıl oturduğuna şaşıran ve “kovulması gerekir” diyenler bu memlekette parti kursa barajı aşar. Obradoviç’e (hâşâ) basketbol anlatmaya çalışan münafıklar var; Guardiola’nın koltuğuyla evindeki sallanan sandalyeyi eş görenleri biliyoruz. Ne var ki? Barcelona’yı, Bayern’i herkes şampiyon yapar! O kadar parayla Obradoviç bu kadarını tabii ki yapacak! Wenger’in de kaç yıldır kupası yok! Biraz iyi oynayan yerli oyuncuyu “koy Real’e sırıtmaz”ı var, “Serena erkek gibi abi”si var, “Curry de bir tek üçlük atıyor”u var… Ben sadece spordan bahsediyorum siz kendi alanınızda gerisini getirin artık.
Bunlardan ibaret olsa gene neyse. Bir de cehaletinden gurur duyanlar, siz işin içine biraz anlam zerk edelim dediğinizde yüzünü buruşturanlar, biraz edebiyat parçalayana hemen ‘entel’ deyip entelektüel/ aydın düşmanlığına bayılanlar var. Okumamakla övünen bir güruhtan bahsediyoruz! Onların ahkâmının tadı ayrı oluyor: “Simon Kuper kim be abi. Bir tek Türkiye’de ünlü. Yazdıkları da edebiyat parçalamadan ibaret.” Bir başka versiyon olan “Ben öyle sofistik laflar edemem ama Nadal da son sette 3-1 öndeyken alacak abi o seti. Vuracak alacak!” diyenler gene sempatik kalıyor diğerlerinin yanında. Çünkü bir de “Bir de başımıza tenis çıkardınız, ne çok tenis sever varmış” diye gıcık olanlar var!
Mali açıdan cendereye düşmüş Kocaelispor’la bu aralar olmadık işlere imza atıp ligin tepesinde kalmayı başaran Ümit Metin Yıldız Hoca’nın nefis bir hikâyesi var. Futbolculuğu döneminde kampta arkadaşları onu Hikmet Şimşek’in ‘Pazar Konseri’ni izlerken ‘yakalıyor’. Ondan sonra adı ‘Senfoni Metin’ kalıyor. Vedat Özdemiroğlu tatlı kitabı Selam Dünyalı Ben Türk’üm’de ne güzel anlatmıştı. Dünyanın başka hangi dilinde şu sözlere olumsuz anlam yükleniyor acaba? ‘Caz yapma’, ‘tiyatro oynama’, ‘edebiyat parçalama’, ‘gene ne filmler çeviriyorsun’
“Olsun ne var, burası özgür bir ülke, spor da herkesin üzerine konuşabileceği bir konu” diyebilirsiniz. Yanılıyorsunuz. Bir: Burası özgür bir ülke değil. İki: Herkesin konuşmasında sorun gören yok zaten. Az bilenle çok bileni sevgide eşitleyen bir şey spor. Gol anında diplomasına bakmadan yumak olanlar insanlar her gün ispatlıyor bunu. Nadal’ı servis neden tekrarlandı ki diye soran da seyretsin, Federer’in agresif backhand’leriyle heyecanlanan da… Kimse kimseye ahkâm kesmesin, had bildirmesin yeter. Çünkü ukalalık, bilgi iktidarı, tahsilli cehalet, konu ne olursa olsun çekilir u351 ºey değil.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları