Çiğdem Kağıtçıbaşı...

06 Mart 2017 Pazartesi

Yetkin bir bilim insanı. Bir sosyal psikoloji profesörü. Azmiyle alçakgönüllülüğü birleştirmiş bir öğretmen.
Uluslararası değere ulaşırken ülkesini yücelten.
Aramızdan ayrılırken yüreğimize yerleşti.
O’ artık aramızda değil, içimizdedir.
Öğretmenim, düşün arkadaşım, yoldaşımdır.
Bugün, onunla Leyla Tavşanoğlu tarafından Cumhuriyet için yapılmış röportajından bazı sözlerini aktaracağım.
Bu görüşmenin tamamı, kendisinin izniyle ‘Tehlikeli Cehalet’ adlı kitabımda yer almıştır.
Soru: AKP’nin toplumu değiştirme ve dönüştürmeyi amaçladığı söyleniyor. Bir toplum nasıl değiştirilip dönüştürülür?
Yanıt: AKP’nin toplumu değiştirmeye çalıştığı fikrine katılıyorum. Bu süreç 1950’li yıllarda başladı. İnsanların dini duyguları istismar edilmiştir. Tarikatlar oy deposu olarak görülmüştür. Hep de ‘önceleri din bastırılmıştı, bu bir liberalleşme hareketidir, demokratikleşmedir’ dendi. Oysa, DP’den önce Cumhuriyet hiçbir zaman dini baskı altına almamıştı. Sadece laik düzen getirildi. Böylece dinin toplum düzenini kontrol etmesi durduruldu. Ama bu, insanların dini inançlarının baskı altına alındığı anlamına kesinlikle gelmez. Kimi sosyal bilimcilerimiz bunu böyle söylüyor. Ben bunu büyük bir haksızlık ve yanlış olarak görüyorum.
Prof. Kağıtçıbaşı, Atatürk dönemini eleştiren kişilere karşı bu görüşlerini açıklıyor.
Soru: Bu işler AKP ile başlamadı ama AKP hepsinin üzerine tüy dikmedi mi?
Yanıt: Evet, dikti. Bakın, Erbakan bu ülkeye çok zararlar vermiştir. Bunları da Milli Görüş çizgisinde yetiştiren odur. Tabii unutmamak gerekir ki 12 Eylül 1980 darbesinden sonra bu imam hatipler ve Kuran kursları daha fazla arttı. Bir taraftan imam hatipler, öbür taraftan Kuran kursları Türkiye’de kültürü değiştirmekte en önemli rolü oynadılar.
Soru: İyi de kadından imam olamayacağına göre neden bu kızlar imam hatiplere gönderiliyor?
Yanıt: Bunlar tam anomali. Daha doğrusu anormallikler. O kızlar daha sonra anne olunca kültürü değiştiriyorlar. Bir taraftan imam hatipler bir taraftan Kuran kursları bu etkiyi yaptılar. Zorunlu din dersleri fazla olmamakla birlikte etkili oldular.
Eğitimi ele geçirmek kaleyi içten fethetmektir. Daha çocukluktan o dünya görüşü oluşturuluyor. Dini formasyon verdiğinizde dünyaya o şekilde bakmayı öğreniyorlar.
Her iki kişiden biri son seçimlerde AKP’ye oy vermişse toplumda epeyce bir değişim olmuş demektir. Bu da son 30- 40 yılın ürünüdür.
Bazı dostlarımız hiç böyle düşünmediler. Bunun bir liberalleşme olduğunu savundular. Pek çok sosyal bilimcimiz, aydınımız olacakları göremedi. Bir de Cumhuriyeti suçlamak moda haline gelince, bu akım daha da arttı. ‘Bunlar dini özgürlüklerdir görüşü ön plana çıktı.
Bu açıklamaları Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın AKP’yi destekleyen liberal aydınlara karşı bir tutumunu ortaya koyuyor.
Yetmez ama evet”çilerin aymazlığı daha o zamandan bu büyük bilim insanı tarafından açıkça eleştiriliyor.
Şimdi onların “yanılmışız” demelerinin boşluğu da bu söyleşi ile ortaya konmuş oluyor.
Prof. Dr. Kağıtçıbaşı devam ediyor ve kehanet gibi bir bir şey söylüyor:
“Ataerkil toplumun değerleri bunlar. Bunlar din tarafından da meşrulaştırılıyor. Aydınlarımız bunu göremedi. ‘Toplum baskı altındaydı, liberalleşiyor’ diye düşünüyor hâlâ. Oysa, dinin ne kadar baskıcı bir unsur olduğunu, özellikle de din kurumunun baskıcılığını görmezden geliyorlar.
AKP iki kişiden birinin oyunu almış olarak bunu giderek daha çok uygulayacak. ANAYASAYI ONA GÖRE DEĞİŞTİRECEK. Toplum zaten değişti. Bu iyice pekiştirilecek. Toplumun değiştirilmesi bu şekilde oluyor.”
Söyleşide yer alan kehanet gibi sözleri büyük harflerle ben yazdım ki, değerli dostumuzun zamanında neleri apaçık gördüğü daha iyi anlaşılsın.
Çiğdem Kağıtçıbaşı ölümlü idi.
Herkes gibi, hepimiz gibi.
Ama ‘O’ artık ölümsüzdür.
Gerçekler dünyası var oldukça ‘O’ da yaşayacaktır.
Büyük ATATÜRK gibi.
Atatürk’ün oğulları ve kızları gibi.
Bu gerçeği inkâr edenlere yanıtımız açıktır:
HAYIR. HAYIR. HAYIR...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları