Bağış Erten

Zirvede bırakmak lazım

22 Mart 2017 Çarşamba

Şaka mı bu? Ya da Peter Weir’ın unutulmaz filmi Truman Show’un yenisi mi çekildi? Siyasi görüşüne bakmaksızın soruyorum; dünkü 2. Futbol Zirvesi adındaki ‘toplaşmayı’ izleyip de dehşete düşmeyen bir tek futbolsever var mı? İnsanın gözünün içine baka baka böyle konuşulur mu? Amedspor’a ideolojik propaganda yaptığı gerekçesiyle defalarca ceza kesen Futbol Federasyonu Başkanı konuşmasını ‘evet’ dileğiyle bitiriyor. Kulüpler Birliği Başkanı referandumda destek vaadi veriyor ve aynı zamanda ‘video hakem’ gelmezse takımının ligden çekileceğini söylüyor. Her çıkan, futbolumuzun dört nala koştuğunu iddia ediyor. Her şey nefis, her şey şukela! Futbolun zirvesinde Türkiye Futbol Direktörü sıfatlı Fatih Terim konuşmamışmış, UEFA Finansal Fair Play Direktörü esmiş üfürmüşmüş, dünyaca ünlü futbol insanlarını dinleyen bile kalmamışmış… Ne gam! Yeni Türkiye alıyor yürüyor işte. Futbolu enflasyon sepeti gibi bir şey zannedip maniple edebileceğini düşünenler Bienallik bir gösteri sunuyor. Ve tüm bunlar gözümüzün içine baka baka gerçekleşiyor!..

İfrit eden normallik
2001 yılında çevrilmiş HBO ve BBC’nin ortak yapımı bir TV filmi var: Conspiracy (Spekülasyon diye çevirebiliriz sanırım). Tarihe Wannsee Konferansı olarak geçen ve Nazilerin ‘Endlösung’ (bize ‘Son Çözüm’ olarak aktarabiliriz) olarak adlandırdıkları kitlesel kıyımlara neden olan kararın alındığı toplantıda neler konuşulduğuna dair spekülatif bir senaryoya sahip. İddia o ki, etki yetki sahibi pek çok Nazi subayı oturup büyük bir soğukkanlılık ve düzen içinde, sanki bir tahıl nakliyesini konuşuyorlarmış gibi kitle imha sürecini tartışıyorlar ve karara bağlıyorlar. Film neredeyse tek bir odada geçiyor, ama nefesinizi tutup gerginlik içinde seyrediyorsunuz. O kayıtsızlık, o ‘normallik’ sizi ifrit ediyor. Hayır, şunu yapmak değil amacım. Nazilerin yaptıklarının yanında son derece sıradan kalan birtakım şeyleri o korkunç döneme benzetmeyeceğim. İnsanlık tarihinin o utanç tablosunu bugünün saçma sapan utançlarına asla eş tutamam. Üzerine basa basa söyleyeyim, 2. Futbol Zirvesi’yle Wannsee toplantısı asla karşılaştırılamaz. Ama Hannah Arendt’in Kötülüğün Banalliği kitabının başkahramanı, en büyük savaş suçlularından biri olan Adolf Eichmann üzerinde incelikle anlattığı gibi. Eichmann’ın, yani tüm bu süreci planlayan adamın o filmde de nefis sergilenen sıradanlığı ne yazık ki bir şeyler çağrıştırdı bana. Seyirci yok, sahalar kötü, hakemler kötü, futbol kötü, milli takım kötü, kulüplerin ekonomisi kötü, her şey kötü, ama eller sıkılıyor, tokalaşmalar, gülüşmeler devam ediyor. UEFA Finansal Fair Play Başkanı Traverso diyor ki “Borç içindesiniz. Kulüplerin tüm varlıklarını, yani tesisteki çataldan, antrenman yeleğine kadar her şeyi satsanız borcunuzun yüzde 55’ini anca karşılıyorsunuz. Bütçenizin yüzde 89’unu transfer ve maaşlara harcıyorsunuz. Avrupa’nın önde gelen 10 ligi içinde altyapıya en az yatırım yapan ligsiniz. Üstelik sizin üstünüzde geliri sizin onda biri olan ligler var.” Sonra minnacık bir şehirden nasıl Borussia Mönchengladbach efsanesi çıktığını anlatıyor, dinleyen kimse yok! Bundesliga Strateji Direktörü Steffen Merkel nasıl bir sistem oturttuklarını şekillerle anlatıyor, dinleyen 3-5 kişi! “Gelirler arttı bunu nereye ve nasıl harcayacaksınız? Onlar da mı heba edilecek?” Bu soruları soran yok! Diyeceksiniz ki “E sen sorsaydın o zaman”. Bana da davet yok! Çünkü orada onlardan olmayanlara yer yok! Yepyeni stat vaatleri gırla, iyi de o statların doluluk oranları yüzde 20’leri bulamaz hale geldi, ne olacak bunun sonu? İçi boş bir yüzde 50 artacak vaadi var, nasıl olacağını bilen yok! Bir çuval para veren yayıncı kuruluşun tepesindeki insan bile diyor ki, “iyi durumdayız”!?.

Futbolun geldiği nokta
Yani yola devam, Yeni Türkiye’ye devam, güzel bir gelecek için evet’e var mıyız, varız! Futbolun zirvesi için önemli olan konu bu! Bütün bunları izlerken insana hakikaten bir fenalık geliyor. Oradaki takım elbiselilerin çoğu Türkiye’de futbolun geldiği korkunç noktayı yaratanlar olarak tüm sıradanlık ve banallikle ortalığın tozunu almakla, birilerinin gönlünü hoş tutmakla meşgul. Bu kadarı inanın rol keserek olamaz. Tıpkı Wannase’deki bazı subaylar gibi görevlerini düzgün yapıyor olduklarına, işin gereğini yerine getirdiklerine inandıklarına eminim. Yoksa inanmasa, kimse bu kadar büyük bir yalanın parçası olacak kadar iyi rol kesemez! İnanmıyor olsalardı ‘zirvede bırakmak’ için bu fırsatı kaçırmazlardı bence!
Benim tek merak ettiğim şu. Gene filmle anlatalım. Tarihin en dehşet verici film kahramanlarından biri olan Star Wars’ın Dart Vader’ının bile vicdana geldiği anlar vardır. Ya da The Godfather (Baba) filminde Al Pacino’nun canlandırdığı Michael Corleone karakterine bile biraz mırın kırın edebilen bir Tom Hagen (Robert Duvall)... Peki, önceki günkü zirvede de birileri çıkıp azıcık hık mık edebilmiş midir acaba? Hiç değilse “bu da var” kapsamında aynı konferansta konuşan diğerlerinin söylediklerini hatırlatan… Sadece soruyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları