Hikmet Çetinkaya

Toplumsal mutluluk...

25 Mart 2017 Cumartesi

Bir toplumda ne kadar değişik düşünce varsa ve bu düşünceler hoşgörüyle karşılanıyorsa, o ülke o denli uygar, o denli özgür demektir.
Sosyal ve toplumsal konularda “iki kere iki dört eder” gibi matematiksel bir kesinlik yoktur...
Nasıl bir yerden başka bir yere gitmek için tek yolun bulunduğu söylenmezse, onun gibi toplumsal mutluluğa da tek yoldan gidilebileceği ileri sürülemez.
Hayata da böyle bakmak gerekir...
Hayatı yaşanır kılan, sevgiyi çoğaltan toplumlarda uygarlık yolu temel hak ve özgürlüklerden geçer...
1923 Devrimi, çağdaş değerlere bağlı bir millet yaratmanın atılımıydı ve bir “uygarlık tasarısı”na doğru yönlendiriyordu toplumu: Cumhuriyetçi, laik, demokrat, sosyal bir devletin temellerini atıyordu; eğitim ve kültür devrimine özel bir ağırlık veriyordu.
Güçlü bir Türkiye böyle kurulacaktı...
Kurulmuştu da...
Ne var ki, 1950’lerle beraber, ters yönde dönmeye başladı çark, suların akışı başka kanallara bağlandı.
Türkiye’nin önü darbelerle kesildi... Özellikle 12 Mart, 12 Eylül darbeleri Türkiye’nin önünde büyük engeller kurdu, sağ partiler ivme yaptı, demokrasimiz bundan çok zarar gördü. Fethullahçıların yani FETÖ’cülerin yükselişi 12 Eylül darbesi, 1982 Anayasası halkoylamasıyla birlikte başladı...
Tarikatçı bir kuşatma ülkemizi dört koldan sardı, bizi 15 Temmuz 2016’da felakete götürdü.

***

Son günlerde Prof. Dr. Server Tanilli’nin kitaplarını yeniden okuyorum...
Türkiye’de hiçbir şey artık bizi şaşırtmamalı. Tanilli, bunları çok yalın bir dille anlatıyor.
Karanlık güçlerin, emperyalizmin oyunları giderek artarken “biz ve onlar” diyenler toplumu ayrıştırıyor, ülkemiz kısırdöngü içine düşüyor...
Politikalar bu kalabalığa bakarak ayarlanıyor, ahlak değerlerinde ölçüt o; eğitimin içeriği o...
Tüm bunlar bilinçli olarak yapılıyor. Politika kalabalığa göre ayarlanıyor.
Tanilli diyor ki:
Laik ve demokratik bir imbikten süzülmüş bir millet gerçekliğinde, politik eyleminiz yurttaşlık’ta ölçüt din de vicdanlara ait bir konudur; bugün onu ‘ümmet’ tabanına kaydırmak isteyenler varsa, kalabalık var olduğu içindir ve bu amaçla yaratılmıştır o kalabalık.
Elbet burada önemli olan bir konu daha var. O da şu:
Laik eğitimden verilen ödünler, o kalabalığı elde tutma adınadır. Düzeyini düşürme pahasına Türkiye’nin her yanına hatta kasabasına değin üniversite, yüksekokul açma politikasıdır.
Burada da hedef yine kalabalıktır...

***

Türkiye’nin çağdaşlığının önünde bulunanlar salt kendi çıkarlarını, iktidarlarının sürekliliğini düşünüyorlar.
O yüzden kalabalığı hedef seçip, demokrasinin ve özgürlüklerin çanına ot tıkıyorlar.
Türkiye çağın ve aklın aydınlığına mutlaka çıkacaktır, er ya da geç...
Düşüncelerin çeşitli, yolların ve yöntemlerin değişik olmasından korkmak doğru bir davranış değildir.
Her kişi kendi yolunu daha kısa, daha kestirme, her düşünce biçimi kendi yönetiminin daha olumlu, daha tutarlı olduğunu söylemiştir bugüne değin. Çağlar boyu da söyleyecektir belki.
İş böyle olunca hoşgörü devreye girmeli...
Düşünceyi ifade etme özgürlüğüne siyasetçimizden işadamlarına; aydınlardan gazetecilere dek herkes sahip olmalı...
Düşünceyi ifade etmekten kimseye zarar gelmez.
Çağımızda hemen hemen her şey görecedir. Size göre doğru olan bir yargı, başka birine göre yanlış olabilir.
Tartışarak sorunları çözebilir insanlar...
Günümüz Türkiyesi’nde tartışamıyoruz, konuşamıyoruz, birbirimizi düşman belliyoruz.
Özgürlüğe düşman kişiler, özgürlüğün erdemini bir türlü anlamak istemeyen siyasal partiler...
Unutmayın, özgürlük erdemdir!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları