Çiğdem Toker

Ortalama aklın şüpheleri

05 Nisan 2017 Çarşamba

Nihayet çıktı.
Daha doğru anlatımla, bir iddianamenin çıktığından haberdar olduk.
Öyle ya, şüphelileri tutuklu aylardır süren soruşturma, bir iddianameyle sonuçlanmalıydı. 152 güne ulaşan tutukluluğun -formel hukuk açısından- ne uğruna olduğunu, öyle ya da böyle öğrenecektik.
Neyse ki parti bültenleri var.
Cumhuriyet gazetesinin dışarıdaki avukatları, Kasım 2016’dan bu yana; değil her gün, her saat takibini yapmakta oldukları iddianamenin tamamlanarak mahkemeye gönderildiğini, mesleklerinin olağan icra ve marifetiyle değil, rejimin parti bülteni gibi hazırlanıp yayımlanan gazetesinden öğrendiler. İlginçtir (ilginç midir?) yıllar önce TSK mensupları hakkında açılan soruşturma ve dava evrakı da avukatlarından önce, dönemin “yandaşları”na ulaştırılmıştı. (Dönemin yandaşları ayrı bir konu.)
Bu yazı yazılırken, gazetenin avukatları iddianameyi cismani biçimde görüp okumuş değiller. Dolayısıyla yapılacak değerlendirme, “sızan”dan öğrenilenle sınırlı kalacak.

***

Öğle saatlerinde DHA’nın da özetine yer vererek haberleştirdiği iddianameye bakılırsa, arkadaşlarımız hakkındaki en güçlü delil, telefonunda ByLock yüklü olduğu saptanan kişilerle görüşmeler yapmış olması. Altını kalınca çizelim; ByLock arkadaşlarımızın telefonlarında yüklü değil! Yüklü kişilerle görüşmeler kanıt sayılmış.
Ceza yargılamasında “Fethullahçı Terör Örgütü’nün kriptolu haberleşme programı” olarak anılan ByLock, onu geliştiren tarafından “kullanıcılar arasında askeri seviyede şifrelenmiş, güvenli ve gizli iletişim olanağı sunan bir iletişim uygulaması” olarak tanımlanmıştı.
ByLock’u -benim gibi- bilmeyen geniş kitleler, geliştiricisinin yukarıda aktardığım tanım bilgisini ve ilk çıktığında Google Play ve Apple app store uygulama mağazalarından parayla satın alındığını, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturmalarda öğrendi.

***

Milliyet’ten Tolga Şardan, MİT’in, Türkiye’de 215 bin kişinin ByLock programını indirip kullandığı tespitini haberleştirmişti. 215 bin kişinin indirip kullandığı bir haberleşme programı ile milyonlarca görüşme yapıldığı herhalde tartışma götürmez. Böyle bir durumda makul ve orta zekâlı bir insanın aklına bazı sorular geliyor tabii:
-Arkadaşlarımızın uzun yıllar hapis cezasıyla suçlanmasını gerektirecek en güçlü kanıt, telefonuna ByLock yüklü kişilerle telefon görüşmesi yapmalarıysa; 215 bin ByLock yüklü telefonla yapılan tüm görüşmeler terör örgütü üyeliğine karine midir?
-Böyle gizli ve şifreli bir haberleşme programının varlığını 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin ardından öğrenmişseniz, yani öncesinde bu programdan haberiniz -hayatın doğal akışı gereği- olmamışsa, bundan geçmişe dönük olarak kaçınma yükümlülüğü nasıl imkân dahilinde olabilir? Allah size bahşetmemişse, telefonuna ByLock yüklenmiş bir kişiyle görüşmenizin günün birinde hapisle cezalandırılmasını gerektirecek bir suç olduğunu aylar öncesinden öngörme yeteneğini nasıl edinebilirdiniz?
-Velev ki bu programdan haberdar iseniz, yani kamuya açık, ticaret konusu olmuş bu elektronik hizmet için, telefonla konuştuğunuz herkese, “Kardeş sen telefonuna ByLock indirmiş miydin” sorusunu sorma yükümlülüğünüz vardı da bunca insan bunu bilmeden mi yaşıyordu?
Ceza hukukunda bir iddianamenin tamamlanmış sayılmasındaki en önemli kriterin, “yeterli şüpheye ulaşılması” olduğu belirtilir. Yeterli şüphenin ölçüsü de “ortalama bir aklın makul ve mantıklı karşılamasına yetecek ölçüde delile ulaşmış olmak”tır.
Bu yazının sınırları, ortalama bir aklın aklına gelen soruların sadece bir kısmına yetebildi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları