Bağış Erten

Yarın ola hayrola

15 Nisan 2017 Cumartesi

Biz böyleyizdir. Ezileni severiz, ezeni değil. Fakir ama onurlu Yaşar Usta çıkıp fabrikatöre tokadı basınca alkışlarız. Kitaplarda esas oğlan/esas kız hep mahallenin mazlum ama yiğit delikanlısı ya da dik kafalı emekçi kızı olsun isteriz, şımarık zengin çocukları değil. Berabere giden bir maçın 70. dakikasında “ender gelişen bir Osasuna atağı”na meftunuzdur, sürekli kazanan Barcelona/Real Madrid’e değil. Filmlerde de, edebiyatta da, sporda da...
Sokaktan geçerken gözünüz bir maça dalmıştır elbet. Bir süre sonra gönlünüz bir tarafa meyleder. Eğer turuncu köşe koca koca adamlardan oluşuyorsa ama buna inat mavi köşe direniyorsa, maviye çalar gönlünüz. Unutmadığınız maçları bir düşünsenize. Daha çok geri dönüşler gelir akla. Zor duruma düşmüşsünüz. Umutlar tam yok olmaya yüz tutmuş. Sonra birden... Neden peki? Çünkü adaletsiz güç kabadır, iticidir, antipatiktir. Eşitsizlik insanın asabını bozar, vicdanını zedeler. Onlar tepenize bastırdıkça, isyan kaçınılmaz olarak ‘gönülçeler’. Adalet Tanrıçası ayağa fırlasın isteriz. Haklının hakkını, ezilenin umudunu savunmak için.
Çoğumuz Brezilyalı Socrates’in öyküsünü biliyor. Futbolun asi çocuğu lafının sözlük karşılığı o. Corinthians denen kulübün bütün karar alma süreçlerini demokratikleştiren bir yıldız. Dünyanın en güzel takımı 1982 Brezilya’sının maestrosu. 1984 yılında bir anayasa değişikliği için sokaklara çıkıp demokrasi mücadelesi veren bir isyankâr.
Ama bir de Carlos Caszely var. Şili’de Pinochet mağdurlarından biri o. Üstelik Socrates’ten daha sert açmış isyanın bayrağını. Darbe sonrası muhalif kimliğinden ödün vermeyen ve bu yüzden çok acı çeken, dönemin ünü İspanya’lara dek uzanan forveti. Ama herkes onu futboluyla değil 1988 referandumunda annesiyle birlikte halkın önüne çıkıp yaşadıklarını anlatmasıyla anıyor. O gün Şili “Hayır” dediyse biraz da onun yüzünden.
Aslolan bu değil mi? Tüm zorluklara inat dik durmak. Hem korkmak hem de vicdanına ‘yenilip’ cesur olmaya mecbur kalmak. Gücün sevimsizliğine inat çeşitli şekil ve derecelerde direnmek. Sporda da, siyasette de, hayatta da... Sixto Rodriguez, işini kaybedip Papa’nın lanetlediği bir adam olarak başladığı Cause adlı şarkısını şöyle bitirir: “Hayatında kaç kez bir karikatürde yaşıyormuş gibi uyandın ve çiçek ekmeye devam ettin?” Direnmeye, inat etmeye, olmadı çiçek ekmeye devamdan başka bir çaremiz var mı?
Socrates Kasım ayının 15’inde herkesi oy kullanmaya çağırmıştı. O gün başaramadı ama dikta için sonun başlangıcı oldu. Cazsely ise zorluklar içinde yaşadı, yıllarca bekledi ve bir ekim ayının 5’inde ‘Hayır’ın zaferine öncülük etti. Futbolun tarihi Pele’leri yazıyor olabilir. Dünyayı değiştirenler listesinde Socrates ve Cazsely var. Belki biz de ayın 16’sına bir anlam katarız. Yarın ola hayrola.
Yazıyı sanki ilk yarı fark yemişiz de soyunma odasındaymışız gibi bitirelim. Teknik direktör Tevfik Fikret olsun ve Rücû (Dönüş) şiirini bu âna uyarlasın:
“Hayır! Hayır! Size dair değil bu gözyaşı, bu kınama ve bu dert / Hepimize azap veren, hakaret eden, çamur atan varsa bir çevreye aitti / Şimdi o lanetlenmiş geceden uzaktayız / Bugün sizin medeniyet, barış ve saflık / Bugün sizin hareketleriniz veya duruşunuzla geleceğin huzuru karara bağlanacaktır /
Halin iyi olması senin düşüncenin iyi olmasına bağlıdır / Güzel düşün. İyi hisset, yanılma, aldanma / Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma / Doğru at adımlarını / Düşün; bugünkü adımlar hazırlıyor yarını!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları