Bu rejim refah getirebilir mi?

22 Nisan 2017 Cumartesi

Parlak, uzman bir ekonomist olan baldızım Zeynep Türkeri, Mehmet Şimşek’in açıklamalarını dikkatle dinlemesini şöyle açıklar hep:
- Ekonomiyi bildiğinden, abuk sabuk konuşmamaya özen gösteriyor hiç değilse.
Ona kulak verip 16 Nisan sürecinde Mehmet Şimşek’in açıklamalarını izler oldum. Bakın ne diyor Mehmet Şimşek:
- Referandum, belirsizliği de Türkiye’nin uzun vadeli hükümet sistemine ilişkin kaygıları da ortadan kaldırdı. Türkiye artık istikrar bekliyor.
Mehmet Şimşek “referandum ile gelecek istikrarın reformlarla desteklenmesi halinde kalıcı ve güçlü refah artışının da geleceğini” ekliyor sözlerine.
Olayların doğrulamadığı bu temennileri okuyunca, insan soruyor:
- Acaba öyle mi?
Türkiye’de özellikle Tayyip Erdoğan ile destekçilerinin sürekli ileri sürdükleri görüş şudur:
“Uzun süre değişmeyen, güçlü çoğunluğa dayanan, koalisyon olasılığını saf dışı eden otoriter iktidarlar istikrarı sağlar, dolayısıyla da refahı getirirler.”
Bu sav, 16 Nisan halkoylamasında AKP’nin bütün iktidarın tek adamın elinde toplandığı Türk işi “Cumhurbaşkanlığı sistemi” önerisinin de ana dayanağıydı.

***

Eğer bu görüş doğru olsaydı, AKP’nin bütün oylamaları ardı ardına kazandığı, büyük bir Meclis çoğunluğuna dayanarak, kesintisiz 15 yıl iktidarda kaldığı dönemin Cumhuriyet tarihinin en istikrarlı, en müreffeh dönemi olması gerekirdi.
Ama hiç de öyle olmamıştır.
Bu 15 yıllık dönemin sonunda geldiğimiz yer şu:
Yerli ve yabancı gözlemcilerin görüş birliği halinde oldukları gibi, son referandumun da gösterdiği üzere, karnıyarık gibi ortadan ikiye bölünmüş olan Türkiye, kuvvetler ayrılığını ayaklar altına almış, bağımsız yargısı olmayan, Temmuz 2016’dan bu yana olağanüstü hal yönetimi altında yaşayan ve daha ne kadar olduğu şimdiden kestirilemeyecek bir süre de öyle devam edeceği anlaşılan, kanun hükmündeki kararnamelerle yönetilen, son bir yıl içinde devlet görevinden uzaklaştırılan, memur, öğretmen, öğretim görevlisi, subay, yargıç sayısı 12 Eylül askeri darbe yönetimini fersah fersah aşan, dünya üzerinde hapishanelerinde en fazla gazetecinin bulunduğu ülke konumundadır. Belirleyici niteliği Tayyip Erdoğan’ın tartışmasız egemenliği olan bu 15 yılın sonunda Türkiye, büyük bir toplumsal yarılma, hatta çatışma tehlikesinin de gündemde olduğu, bazı bölgelerinde iç savaşın sürdüğü, ayrıca geçmişte Ortadoğu’nun sürekli tek istikrar bölgesiyken, şimdi ise komşularına istikrarsızlık ihraç eden, karmaşa odağı bir ülke haline gelmiştir.

***

Bu durumun ana nedeni ise istikrarı çoğulcu, katılımcı, demokratik düzende arayacağı yerde, baskıcı otoriter rejimde arayan AKP’dir.
Bu ceberut siyasi istikrar görüşü, gelişmek için demokrasiye ihtiyaç duyan ekonomiyi de olumsuz etkilemiş ve gelir dağılımının daha da bozulduğu AKP döneminde Türkiye’nin kalkınma hızı, Cumhuriyet döneminin ortalamasının altında kalmıştır.
Uluslararası finans kuruluşlarının yatırım yapılabilir ülkeler kategorisinden çıkardığı son zamanlarda kayyım uygulamalarıyla, eski müsadere kurumunu ihya etmiş görünümü veren Türkiye’nin, önümüzdeki dönemde ekonomik durumu daha da bozulacağı IMF tarafından da belirtilmektedir.
Sayın Mehmet Şimşek, dünyanın yazılarından en fazla alıntı yapılan on ekonomistinden biri olan Daron Acemoğlu’nun James Robinson ile birlikte yazdığı “Ulusların Düşüşü” adlı yapıtını okursa, Türkiye’nin ekonomik refahını engelleyen faktörün, Erdoğan AKP’sinin yanlış istikrar anlayışı olduğunu görür.
Nitekim, Türkiye’nin bugünkü refahının kaynağını oluşturan, ekonomik etkinliklerin yoğunlaştığı toplam vergi gelirlerinin yüzde 84’ünü karşılayan büyük kentlerin sakinleri, bu gerçeği görmüş, referandumla önerilen çarpık istikrara “hayır” diyerek karşı çıkmışlardır.
Rejimin refah penceresinden bakıldığında görünüşü işte böyle.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları