İnsan Yerine Koymamanın Yeni ve Acı Son Örneği...

17 Mayıs 2014 Cumartesi

27 Mayıs 1960’tan bu yana gelenler içinde “pısırık olmayan ilk” Başbakan olan Erdoğan, bu özelliğini Soma’da da kanıtlamayı başardı.
“Pısırık” tanımı nereden çıktı diyenler olabilir. Başbakan’ın Afyonkarahisar’da yapılan partisinin danışma toplantısındaki kapanış konuşması medyaya pek yansımadı.
Darbe karşıtlığı kapsamında son günlerde “27 Mayıs”ı diline dolayan Erdoğan, o konuşmasında şöyle demişti: “Sizin karşınızda merhum Menderes’in akıbeti ile korkutulan, korkan, sinen, pısırık başbakanlar, bakanlar yok.”
23 Ocak 1913’te yapılan Babıâli Baskını’nın 100’üncü yıldönümünü anımsatmayı da unutmadı.
Her nedense 555K’yi anmadı. “Mayıs’ın 5’inde saat 5’te Kızılay’da” şifresi uygulandığında Başbakan Menderes’in otomobilinin önü kesilmiş, tekmelenmiş ve iddiaya göre de kendisi tartaklanmıştı.
Ama ne Menderes ne de yanındakiler tokat atmıştı.

***

Soma’daki toplu kıyımı öğrendiğimde 1 Mart 1958’e gidiverdim.
Ayazağa’daki Süvari Yedeksubay Okulu’nda öğrenciydim. Okul cumartesileri yarım gündü. Eve gidip sivilleri giydim. Gazeteye (Son Posta) uğradım. Patron Selim Ragıp Bey (Emeç) kapıda bekliyordu.
Üsküdar Vapuru’nun İzmit Körfezi’nde battığını öğrenmişti ama muhabir takımı işlerine dağıldığı için kimseye ulaşamamıştı
Neredeyse cankurtaran gibi olmuştum. “Evladım” diye başlayıp bilgi verdi. Cumhuriyet gazetesi ekibini götürecek otomobilde bana da yer bulundu ve yola düştük.
Niye o günü anımsadığıma gelince...
Üsküdar Vapuru, ilçelerde lise olmadığı için Körfez’deki ilçelerin lise öğrencilerinin tek ulaşım aracıydı.
Boğularak can veren 387 canın büyük bölümü öğrenciydi. Kimilerine, denizi tarayan ağlara takıldıkları için ulaşılabilmişti.
Üsküdar Vapuru, Şehir Hatları’na aitti. 1927 yılında Almanya’da yapılmıştı. Vapurda en az 500 yolcu olduğu söyleniyordu.
Sadece can verenlerin sayısı 387’ydi. Üsküdar’ın teknik bilgilerine göre, taşıyabileceği yolcu sayısı ise 344’tü.
Çoğu lise öğrencisi olan yolcular bile bile ölüme gönderilmişti...

***

Soma’daki madenci toplu kıyımının duyulmasının ardından ilk akla gelen soru şuydu:
“Yeraltında kaç kişi var?”
Bir Allah’ın kulu çıkıp da yanıt veremiyordu ya da vermiyordu.
Vardiya değişimi nedeniyle çalışma süresi bitenlerle onlardan görevi devralacaklar galerilerdeydi.
700’e kadar ulaşan sayılar ortalıkta uçuşuyor; karamsarlık ve acı daha da yoğunlaşıyordu.
Madene inenler, ya Üsküdar Vapuru’na yetişenler gibi yazgılarına terk edilmişti ya da işveren bilgileri gizliyordu. İnsan yerine koymamanın yeni ve acı örneğini yaşıyorduk.
Ne olup bittiğini hâlâ
öğrenebilmiş değiliz...

***

12 Mart 1971 ertesinde kurulan Nihat Erim’in Reform Kabinesi’ndeki Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu “1994’te İtalya’nın bugünkü düzeyine ulaşacağız” demişti de sevinmiştik.(!)
Başbakan Erdoğan da bizi 1862’nin İngiltere’sine götürüverdi.
Can ve iş güvenliği düzeyimize bakarsak Başbakan’ın doğrularından biri ile karşı karşıyayız!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları