Hikmet Çetinkaya

Korkma ne olursun...

27 Nisan 2017 Perşembe

Biz, hayata nasıl dokunuyor, sevgiyi yüreklerimizde nasıl harmanlıyoruz!..
Bizim için aşkın, sevdanın anlamı nedir?
Düşünebiliyor muyuz?
Masmavi bir göğün altında dolaşırken, yoksulluğun resmini çizen, insan olmanın erdemini soluyan, dalgalı mavi sularda kulaç atan, umuda sımsıkı sarılan özgür bireyleriz.
Bak bir delişmen çocuk ağlıyor tek başına ormanda; bir genç kız, bir delikanlı belki nisan çiçekleri gibi çoğalıyordur uzak kentlerin birinde, bir yazı yazılmıştır kareli deftere....
Acı, yakarış, hüzün sarmalı...
Bir duraksama, eski yıllardan kalan, bir öfke pek fazla bilinmeyen.
Bir aşk başlıyordur bilinmez türkülerin eşliğinde.
Gözlerini yum, başını göğe çevir, çocuksu düşler kur istersen. İstersen uçan bir kuşun kanadında bilinmeyen bir mevsime git.
Uzun uzun bak ağaçlara, çiçeklere, taşlara, derin vadilere...
Bak tomurcuklar açtı, aşk çiçeklendi...
O şehirlere gitmek, tarçın kokulu evlere ulaşmak için bekleme...
Belki mavi bir rüzgârdır esen; bir çığlık...
Belki bir denizdir konuşan; ya da yitirilmiş aşklar durağında bir kadındır bekleyen...
Başını yukarı kaldır...
Kırlangıçlar gelmiştir belki oralara...
Bir duygudur içinde alev alev yanan...
Bir öyküdür, şiirdir.
Bir tutku belki...
İstersen usulca ağla...

***

Uykularınız kaçıyor, umutsuzluğa düşüyorsunuz, kirlenmiş duygulardan arınmak istiyorsunuz.
Derin bir uykudasınız, kimi zaman sıçrayıp uyanıyorsunuz, ne yapacağınızı bilmiyorsunuz.
Size biat kültürünü dayatıyorlar, özgür birey olmanızı istemiyorlar, sevdalarınızı, umutlarınızı çalıp götürüyorlar.
Hep haksızlığa uğradınız, hep kandırıldınız, emeğinizin çalınmasına göz yumdunuz, sadaka toplumu oldunuz.
İşbirlikçilere, talancılara, soyup soğana çevirenlere inandınız.
Bu toplumun tüm değerleri altüst edilirken, gazetecileri, aydınları, bilim insanları hapislere atılırken sustunuz...
Akıl almaz iddialar, yalanlar...
Yaftalamalar...
Yok olan hukukun üstünlüğü ilkesi...
Her acıda, gözyaşında ayağa kalktınız, sonra başınızı kuma gömdünüz.
Bir süre böyle oyalandınız, yaşamın derin sularına daldınız, ardından ne olduysa oldu, boş verdiniz.
Neden yenilgiler karşısında karamsar oluyorsunuz...
Büyütün sevginizi, umudunuzu hiç ama hiç yitirmeyin.
Bu kurulu düzende rahatınız biraz bozulsun çocuklarınız için.
Aydınlık yarınlar için biraz mücadele edin ne olur!
Çığ gibi geliyorlar üzerinize...
Çığdan kaçılmaz...
Bugünlere gelmemizde hepimiz suçluyuz...
Bir toplumdaki güven duygusunun, toplum içinde yaşayan bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna dair inançları olduğunu artık bilmelisiniz.

***

Siz ne denli cesursunuz, ne denli mücadeleci...
Her şeyi üye olduğunuz, oy verdiğiniz partinizden beklemeyin.
Bu bir demokrasi mücadelesidir...
Alanları doldurabiliyor musunuz, kendinizle yüzleşebiliyor musunuz?
Yitirmekten korktuğunuz şeyler nedir, siz ne yapıyorsunuz?
Hayatı sorgulayın.
Az ısıtan güneş, mevsimlerden ilkyaz, aylardan nisan.
Yarı aydınlık bir gece düşün ne olur...
Bak sessizlik bize göre değil!
Alevlerin alacakaranlığında yitik mevsimlerin sevdalarını topla; hüzünleri koy yanına; bizi kışkırtan bakışları sakla.
O son fırtınayı, yağmurları, gök gürültüsünü düşün.
Temel hak ve özgürlükler için çabala...
Korkma ne olursun!
Tıpkı Robert Desnos gibi haykır:
Seni öyle düşledim ki yitirdim gerçekliğimi...
Bir aşk yitiyor, bir aşk büyüyor avuçlarımızda.
Bir zaman tünelinin içinden geçiyoruz.
Kaygılıyız!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları