Atatürk öyle mi? Dinleyin bakalım...

15 Mayıs 2017 Pazartesi

Atatürk’ten konuşuyorsunuz, öyle mi?
Anasından, babasından, yatağından, yorganından laf açıyorsunuz.
Kendi meşrebinize, niyetinize göre konuşuyorsunuz.
Anlıyorum, O’nu yenemiyorsunuz.
Yıllardır uğraşıyorsunuz.
Olmuyor, yenemiyorsunuz.
Uğraşın bakalım ama biraz da dinleyin.

***

Tarih: 1 Mart 1922.
Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 3. yılında açış konuşmasını yapıyor.
23 Nisan 1920’de açılan TBMM 3. toplantısını yapıyor.
Dikkat edilsin. Kurtuluş Savaşı devam etmektedir.
Konuşmadan bir bölüm şudur:
“Efendiler...
... Demiştim ki bu ülkenin gerçek sahibi ve sosyal yapımızın gerçek unsuru köylüdür. İşte bu köylüdür ki, bugüne kadar eğitim nurundan yoksun bırakılmıştır. Bundan dolayı, bizim uygulayacağımız eğitim politikasının temeli ilk önce var olan bu cehaleti yok etmektir. Ayrıntıya girmekten çekinerek bu düşüncemi birkaç kelime ile açıklamak için diyebilirim ki, genel olarak bütün köylüye okumak ve yazmak ve vatanını, dinini, dünyasını tanıtacak kadar coğrafya, tarih, din ve ahlak ile ilgili bilgiler vermek ve dört işlemi öğretmek eğitim programımızın ilk amacıdır.”
(Bravo sesleri)
Kaynak: Atatürk’ün Meclis Açılış Konuşmaları -Özgür Erdem, İleri Yayınları, 2017.
Kurtuluş Savaşı en sıcak çatışmalarla devam etmektedir.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Meclis’ten cepheye koşacaktır.
26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başlayacak, 30 Ağustos’ta Başkumandanlık Meydan Muharebesi kazanılacaktır.
9 Eylül’de muzaffer Türk orduları İzmir’e girmiştir.
Anlaşılıyor mu efendiler?
Siz, hepiniz, efendileriniz, yamaklarınız, uşaklarınız bu sayede buralardasınız.
Bu sayede ekran karşısına çıkıp oradan buradan konuşuyorsunuz.
Başkumandan Gazi Mustafa Kemal’in sayesinde.
Efendileriniz, yamaklarınız, uşaklarınız O büyük adamın sayesinde şimdi olduğunuz yerlerdesiniz.
Unutmayın efendiler!
Siz unutursanız biz unutmayız. Bunu da bilin efendiler.

***

Şimdi efendiler, gelelim tarihin bir başka gerçeğine!
Fransızlar, İncil’i ne zaman Fransızca okuyabildi, bilir misiniz?
Ya İngilizler?
Ya Almanlar?
İncil Latince idi. Başka bir dile çevrilmesine Vatikan izin vermiyordu.
I. Fransuva (François), Fransa kralı emir verdi. Sorbonne Üniversitesi karşı çıktı. Kral aldırmadı. İncil Fransızcaya çevrildi. Yıl 1530’lar.
İngiltere’de VIII. Henri kraldı. O da İncil’in İngilizceye çevrilmesini buyurdu. Çevrildi. Yıl 1530’lar.
İncil’in Almancaya çevrilmesi Martin Luther tarafından gerçekleştirilmiştir. Yıl 1530’lar.
Bu yıllardan sonra bu ülkelerin insanları kutsal kitaplarının ne dediğini okuyup anlamışlardır. Buna karşı çıkan Vatikan ve ruhban sınıfı da eski güçlerini kaybetmişlerdir.
Peki Türkler?
Arapça okunan Kuran’ı anlamadan dinleyip ağlayan, hislenen ama ne dediğini bilmediği için imamın her dediğini doğru sanan Türkler?
Kuran Türkçeye ne zaman çevrildi?
Kuran Türkçeye Atatürk’ün önerisiyle 1929’da çevrildi.
Atatürk’ün önerisi, Büyük Millet Meclisi’nin kararıyla çeviri işi yapılmıştır.
Avrupa’dan 400 yıl sonra Türkler, kendi dillerinde kutsal kitaplarının ne dediğini okuyup anlamaya başladılar.
400 yıl sonra.
Anlaşılıyor mu efendiler?
Anlaşılıyor mu, din adına her türlü sahtekârlığı yapıp halkı kandıran bezirgânlar?
Anlaşılıyor mu Atatürk’ü ordan burdan çekiştirenler.
Atatürk’ü yenemiyorsunuz efendiler.
Yattığı yerden sizi yeniyor.
Vesselam...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları