Darbe olur mu?

08 Haziran 2017 Perşembe

Zaman zaman, olguyu mu yoksa algıyı mı yansıttığı konusunda tereddüde düştüğüm iktidarın yakını Abdülkadir Selvi, pazartesi günkü Hürriyet’teki yazısında Yunanistan’a kaçmak üzere Rodos’ta bulunan FETÖ’cülerin yeni darbe tarihini konuştuklarını ileri sürmekteydi.
-15 Haziran’a kadar ne olacağını göreceğiz. Bu sefer çok kan akacak.
Yukarıdaki sözler Selvi’nin ifadesine göre, bir FETÖ’cü tarafından sarf edilmiş.
İddia iktidar canibinden haber alma olanağı olan biri tarafından da ileri sürülünce, ciddi olarak üzerinde durmak gerekiyor.
İddia edildiği gibi, bu yakınlarda bir darbe olasılığı var mı?
Soruyu yanıtlarken şu hususu göz önünde bulundurmalıyız:
Türkiye’de darbelerin kokusu, kendisinden önce çevreye yayılır.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül’de hep silahlı müdahalenin öncesinde kesif bir darbe kokusu çevreyi sarmıştı.
Şu anda ise havada bir darbe kokusu yok. 15 Temmuz 2016 fiyaskosundan sonra böyle bir işe soyunacak yeterli sayıda meczubun bir araya gelmesi de mümkün görünmüyor.
Öyle görünüyor ki Selvi’nin yazısı, gerçek bir tehlikeyi değil de iktidar çevrelerindeki darbe algısını yansıtmaktadır.

***

Olaya başka türlü yaklaşıp, “Ne diyorsun arkadaş? Darbe çoktan olmuş, sen daha hâlâ ‘olur mu’ diye soruyorsun!” demek mümkün.
Ama unutmayalım ki gerçekleşmiş olan darbe sivil darbedir ve bir süreden beri Türkiye’de sivil darbe artık darbeden sayılmamaktadır.
15 Temmuz askeri darbe girişimiyle ilgili olarak da rahatlıkla şu söylenebilir:
Darbe önlendi diyorlar, oysa gerçekleşseydi ne olacak idiyse, zaten yine de olduğuna göre, önlenmiş olsa ne olur olmasa ne olur?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “kontrollü darbe” nitelemesini de bu olgunun ışığında irdelemek gerekir.
İktidar çevrelerindeki “darbe korkusu”nu iki açıdan ele almak mümkündür:
- Darbe tehdidi var bahanesiyle, iktidar muhaliflerini sindirecek, baskı altında tutacak, tasfiye edecek her türlü girişim için kendini serbest görmekte, bu şekilde OHAL’in de katkısıyla artık zulüm meydanına dönüşmüş siyaset arenasında dilediğince at koşturmaktadır.
- İlkinin yanında ikinci bir olasılık da, iktidarın bir yandan darbe korkusunu alabildiğince sömürürken, kendisinin de FETÖ’cü darbe tehdidinden gerçekten korkuyor olmasıdır.
Bu korkunun nedeni de, iktidarın önde gelenlerinin, geçmişte, “bu yollarda beraber yürüdükleri, birlikte ıslandıkları” FETÖ ile gerçekten mücadele etmediklerini veya
edemediklerini bilmeleridir. Böyle olunca, tehlikenin kökünün kazınamadığını - ki, 15 Temmuz soruşturmasıyla ilgili cevaplanmamış sorular herkeste bu kanıyı pekiştirmektedir- en iyi bilecek konumda olanlar da bizzat iktidarı ellerinde tutanlardır ve bu yüzden gerçek bir darbe korkusu içinde yaşamaktadırlar.

***

Ayrıca unutmamak gerekir ki darbe korkusu klasik bir otoriter- totaliter rejim sendromudur.
İktidarın demokratik, yasal yoldan el değiştirmesinin yolunu tıkayıp, bu iş için darbeden başka çıkış bırakmayan otoriter - totaliter rejimlerin bu çıldırtan korkusu da çok dayanaksız değildir.
Ama korkunun ecele faydası yoktur.
Otoriter - totaliter rejimlerin hiçbiri de demokratik iktidar değişimi yolunu tıkamış olmalarına rağmen ilelebet işbaşında kalmamışlardır.
Bu durumda uzun vadede darbenin önünü tıkamanın en geçerli çaresi, iktidarın demokratik biçimde el değiştirmesinin önünü açık tutmaktır.
Salt darbecilerin emellerinin niteliğinden değil, aynı zamanda kendi yapısal bozukluklarından dolayı da bir süre darbeler sarmalı içinde yaşamış olan Türkiye, demokratik değişim yolu açık olduğu takdirde, her türlü darbe girişimini akim bırakacak düzeye artık erişmiştir.
Diyeceğim o ki, şu sıralarda havada darbe kokusu yok, darbe de olmaz, uzun vadede olmaması ise onu doğuran koşulları ortadan kaldırmakla yükümlü olanların elindedir.
Demek ki neymiş?..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları