Bir ‘ritüel süreç’ olarak Survivor

28 Haziran 2017 Çarşamba

Antropolog Victor Turner “Ritüel Süreç” (1969) adlı önemli kitabında en basitinden en büyük ölçekli olanına kadar hemen her toplumda görülen ayin, tören, karnaval, festival gibi etkinliklerin çoğu sosyal bilimcinin vurguladığı şekilde sadece toplumsal uyumu desteklemekle sınırlı bir işleve sahip olmadıklarını kaydeder.

Turner, “ritüel” kavramı altında topladığı bu pratiklerin kimi zaman da toplumsal yapı veya “düzen”i tersine çevirme, altüst etme yönünde bir “kurgu” ile varlık ve anlam kazandıklarını ileri sürer.

Eşitsiz, hiyerarşik ve ayrıcalıklı ilişkiler temelinde düzen bulan toplumsal “yapı” karşısında bazı ritüellerde karşımızda çıkan ve Turner’ın “anti-yapı” dediği süreçte geçici de olsa üstün, egemen ve prestijli olanların konumları aşındırılır.

Böylesi bir “ritüel” süreçte bizdeki popüler deyişle tam anlamıyla ayaklar baş olmuştur! Roller tersine döner, statüler tepetaklak olur, normatif pozisyonlar hiçe sayılır. Güçsüzler güçlülere, kadınlar erkeklere, kabile üyeleri liderlerine, sıradan olanlar da seçkin ya da ayrıcalıklı olanlara baş kaldırır, meydan okur, hatta tacizkar davranışlarda bulunurlar.

Turner’ın “yapı-karşıtı” işleyiş arz ettiğini söylediği bu ritüellerin toplumsal eşitsizlikler karşısında geçici (ve kurgusal) bir altüst oluşla rahatlama sağladığı, bir “sübap” işlevi gördüğü söylenebilir. Böylece “Aşağıdakiler”in gazı alınmaktadır!..

***

“Acunsal enerji”nin ana trafosu olan Survivor/Ünlüler-Gönüllüler’in böylesi bir “ritüel süreç” olarak da ele alınıp tartışılmayı hak ettiğini düşünüyorum.

2011’deki ilk sezonundan bugüne biz bu realite-yarışmada giderek ivmelenen şekilde “Gönüllüler” takımından “yeni yetme” isimlerin şampiyonluklarını izliyoruz. Elbette “Ünlüler”den de şampiyon çıktı ama bunlar daha ziyade “az ünlüler” denilebilecek mahiyetteydi.

Buna mukabil kamuoyunda dünden bugüne yaygın bir şöhretle karşımızda gördüğümüz pek çok ismin, bir uçta karizma kaybından diğer uçta küçük düşme, madara olma, hatta aşağılanmaya kadar açılan yelpazede başarısızlıklarına tanık olduk. Üst üste iki yıl şampiyon olmuş, tam bir “libidal-maşizm” örneği olarak kitlesel ortalamamızın da temsilî karşılığı denilebilecek “Survivor Turabi”nin şu “veciz” sözü, hem bu tespiti tescil eder, hem de Turner’ın “ritüel süreç”te ne olup bittiğine ilişkin öne sürdüklerinin bize özgü bir mizahi tercümesi sayılabilir:

“Biz ne ünlüler gördük, gül gül öldük!..”

***

Bu sene de Turner’ın “ritüel”e kuramsal yaklaşımını bana yankılayan bir sonuç, önce İlhan Mansız gibi bir “efsane”yi; sonra “boğa” gibi bir Fenerbahçe simgesi Serhat Akın’ı; nihayet yine Fener’le özdeş milli boksör Adem Kılıççı’yı eleyerek şampiyon olmuş 23 yaşındaki “Gönüllü Ogeday”la karşımıza çıktı.

İlhan’ın “fan”ları bana çok kızdı onun Ogeday’a elenmesini değerlendirdiğim yazı için... Ve onlar hâlâ iddia ediyor ki oylamalarda manipulasyon (şike) var.

Aynı kanıda değilim. En temel dinamiği şöhret (tanınır-bilinirlik) olan "popüler kültür"e “sıradan insan”ın yaklaşımına dair yıllar önce bir söyleşimizde Nurdan Gürbilek’in mükemmel kavramlaştırması “Arzu ve Hınç” üzerinden, bir cümle ile buna açıklık getirmeye çalışayım:

Sıradan insan, “ünlü”ye hayrandır, evet ama bu, derinden derine de “mutsuz bir hayranlık”tır; ve o, ünlü olana kendi gerçekleşmemiş arzularından kaynaklı bir hınç arayışıyla yaklaşır esasen...

İşte bu “arzu-hınç” sarmaşık-sıkışıklığı, Survivor/Ünlüler-Gönüllüler’de bu sene de Ogeday’la deşarj ve rahatlama imkanı buldu denilebilir. Onun aracılığıyla, toplumsal bünyemizde hatırısayılır iz bırakmış, hayranlık, saygınlık ve prestij kazanmış birkaç ünlü ismin tepetaklak oluşlarını "temaşa ettik".

Tıpkı Turner’ın anlattığı bazı “ilksel” kabile toplumlarının ritüellerinde dövülen, küfre maruz kalan, alaya alınan kabile şeflerinin başına gelene benzer şekilde!..

Ancak şu önemli farkı da göz ardı edemeyiz: Turner’ın antropolojik araştırma yaptığı topluluklarda ritüel süreç, insanların kendi üretimi, yapımı ve yapıtıdır. Survivor’da ise bir endüstri, “kültür endüstrisi” marifetiyle karşımıza çıkan/çıkarılan bir “ritüel süreç” var.

Dolayısıyla Survivor, belki şöhret, itibar, ayrıcalık karşısında ezilenlerin gazını alıyor, ama bunu “gazozuna” almıyor.

Yoksa “Acun Ilıcalı” adında bir medya patronu, daha doğrusu imparatoru karşımızda olur muydu?!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları