Yeni Bir Toplum Sözleşmesi...

09 Haziran 2014 Pazartesi

İktidarın başlıca “ustalığı” devleti ve toplumu bütün gücüyle geriye götürüp bunu “çok demokratik bir adım” gibi sunmak!
Bunu yaparken de “gerici” sözcüğünün tüm anlamlarının hakkını veriyor. Hem yüzyıllar öncesinin özlemlerini tazeleyip devlet çarkını ve toplumu geriye götür, hem de toplumu her alanda kamplara bölüp alabildiğine ger!
Böylesine gerici bir hükümet tarihimizde görülmedi.
İktidarın bu tavrını teşhir etmek, gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için muhalefetin gösterdiği bütün çaba olağanüstü donanımlı “algı yönetiminin” gölgesinde kalıyor.
Bir başka deyimle Türkiye gerçeklerle değil, algılarla yönetiliyor.
Bu algı yönetiminin başlıca silahı medya. Bütün renkleri iktidar kokan çok kanallı tek seslilik görünümündeki medya, öyle bir algı oluşmasını sağlıyor ki, gerçeğin ona yetişmesi mümkün değil.
Hani bir söz vardır, gerçek ayakkabısını giyinceye kadar yalan dünyayı üç tur atar, derler. Bu rakam Türkiye’de sağına istediğiniz kadar sıfır koyabileceğiniz hıza ulaştı.

***

Algı yönetiminin artık bayatlamış, halk diliyle yalama olmuş konuları bile çok tazeymiş gibi sunmasının son örneği yeni barış açılımı.
Öncelikle altını çizmeliyiz ki, Güneydoğu’dan tabutların gelmemesi iyidir, olumludur. Bunun devamının kalıcılaşmasını ve tüm Türkiye’de iç barışı sağlayacak bir sürece evrilmesini hedeflemek gerekiyor.
Gelin görün ki hükümet, önümüzdeki nesiller mi, önümüzdeki seçimler mi ikileminde hep ikinciyi tercih ettiğinden Güneydoğu’dan şehit cenazesi gelmemesinin devamında kalıcı bir barışa dönüşme olasılığı ne yazık ki güçlü değil.
Neden?
Hafta sonunda iktidar yelpazesindeki gazetelerin ortak başlıklarından biri şuydu:
“Çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık.”
Yukarıdaki başlık özellikle 2009 yılından bu yana onlarca kez atıldı. Bu başlıkların devamında kesin çözüm sürecine girildiği havası en az beş kez büyük bir kampanya halinde topluma pompalandı.
Tümü AKP’nin ülke siyasetiyle bölgedeki yerel siyasetin kısır hesapları arasında kayboldu gitti.
Şimdi yeniden Cumhurbaşkanlığı takviminin resmen işlemesine çok kısa bir süre kala böyle bir iklim yaratılmaya çalışılıyor.
Yanılmayı yürekten diliyoruz ama bu iklimin de ömrü Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin tamamlanmasına kadardır. Sonra bir kış uykusu, devamında 2015 genel seçimleri için yeniden “çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık” nakaratı!

***

İktidarın ve büyük ölçüde iktidardan beslenen Güneydoğu’daki yerel siyasetin karşılıklı yarattığı bu kısırdöngü Türkiye’nin genel dokusunu derinden etkiliyor. Türkiye’nin 21. yüzyılı yakalaması, kalıcı bir iç barış inşa etmesi, bölünme tehlikesinin gündemden tümüyle çıkması için çaba harcayan kurumlar iktidarın yukarıdaki politikalarına karşı durunca sanki statükocuymuş, Türkiye’nin elini kolunu bağlıyormuş suçlamasıyla karşı karşıya kalıyorlar. Oysa gerçek tam tersi. İktidar ve bu iktidardan beslenenler Türkiye’nin tarihini ve geleceğini adeta teslim aldı, istediği gibi oynuyor.
Bu gidişe son vermek için iktidarın adımlarının yanlışlıklarını, eksikliklerini vurgulamak elbette bir yoldur. Ama bunun da önüne Türkiye’nin kuruluş felsefesinin üzerinde inşa edilecek yeni bir toplumsal sözleşmeyi koymak gerekiyor.
İktidarın Türkiye’nin dokusunu erozyona uğratan, kalplerde, beyinlerde parçalanmaya neden olan bu politikalarının üzerine çıkmak ve şu yaklaşımı temellendirmek gerekiyor:
75 milyon insanın burası benim ülkem dediği, geleceğini kendi topraklarında aradığı, hiç kimsenin devletine yabancılaşmadığı yeni bir Türkiye yaratmak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Emek en cüce değerdir! 1 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları