Rıza Saf Değiştiriyor

18 Ağustos 2017 Cuma

Son yıllarda Gramsci’den mülhem “Rıza” kavramı üzerinde çok kalem oynatılmıştır. Pek çok kez, ortaya çıkan sorunların, anlaşılmaz gibi görünen siyasal bulmacaların bu kavram yardımıyla anlaşılır hale geldiği söylenebilir. Deneyelim: İşte iktidar ortada. Onun yaptıklarının, ettiklerinin haklı, haksız, hukuka uygun ya da değil, bir toplumsal rızaya sahip olduğu söylenebiliyor mu? Rıza’nın kaynağı konusunda bir tartışma yok mu?
Yoksa bir adım geriye gideceksiniz.

***

Rıza ile Zor arasındaki ilişkiyi göz ardı etmeyi başarmışsanız, evet, sorun yoktur.
Gramsci’nin kapsamlı bir şekilde literatürümüze eklediği “Zor-Rıza- Hegemonya” kavramları, belki de şimdilerde karşı karşıya kaldığımız çetrefil, çözümsüz gibi görünen siyasetin geleceği konusunda ipucu verebilir.
Konuyu günümüze taşıyalım. Pratik siyasal hayatımızla ilişkilendirirken teorik kaygılardan da kurtulmaya çalışalım mümkünse.

***

2002 yılından bu yana değişerek, dönüşerek, belki gerçekten zor durumlardan kurtulma becerisi göstererek iktidarda kalmayı başaran partinin, ilk kez bir krizle karşı karşıya kaldığını itiraf ettiğini, yorgunluk belirtileri gösterdiğini, iktidarını korumak için çare aradığını görüyoruz. Ortada Gramsci’nin kavramlaştırmasıyla bir “hegemonya krizi” var gibi görünüyor.
Rızada bir sarsılma, iktidarı sürdürmede bir sıkıntı yaşanıyor. Ama öte yandan, projesini terk etmemekte, hegemonya krizini atlatmanın yollarını aramakta ısrarlı bir iktidardan söz ediyoruz.
Eski ortağın darbe girişimi tasfiye edilmiş, ama önemli ölçüde güç kaybı, kadrolarda savrulma, aşırı yorgunluk, gönülsüzlük, dahası ciddi bir şekilde projelere itiraz etme eğilimleri kendini göstermiştir.
Bu durumda hegemonya krizi nasıl çözülecek?

***

Gramsci’nin egemen sınıfların krizi çözme yöntemi olarak resmettiği tabloya uygun bir iki formül devrede görünüyor. Birincisi yeni desteklerle yeni bir “iktidar bloku” oluşturmak, ikincisi Rıza ile iç içeliği her zaman geçerli Zor’u daha güçlü bir şekilde devreye sokmak.
Şimdi ikisi birden eşzamanlı olarak devrededir.
Rıza ile Zor’un pek çok farklı, özgün bileşimi olabilir. Üstelik bu ikilinin özgün ilişkisi yalnızca seçmenlerin seçim sandığında rızalarını göstermeleri şeklinde tecelli etmeyebilir. Tarihte başka örnekleri var; ikinci, üçüncü, beşinci kez denenmesinde ne sakınca olacak. Hukukun askıya alınmasının, yasaların egemenlere uydurulmasının teorisini yapacak, bu uğurda canla başla çalışacak yeni Carl Schmidt’ler her zaman bulunur.

***

Ama bu “çareler” hegemonya krizini çözmeye yetmeyecek. Bu nedenle de Zor-Rıza ilişkisinde Zor’un Rıza’yı baskılama evresine hızlı bir geçiş yaşıyoruz.
Gerçek desteğinizin yüzde 50’nin altında olduğunu biliyorsanız, yalnız tabanda değil, eski üst kademelerde de gelecek korkusu baş göstermeye başlamışsa, “her derde deva” Kanun Hükmünde Kararnamelere hız vermekten, çıplak zoru devreye sokmaktan başka çıkış yolu bulamayabilirsiniz.
Ortada iktidar partisini kara kara düşündüren bir gerçek var; Rıza saf değiştiriyor. Önemli olan bu değişimin öznesi olması gereken “organik aydınların”, başta ana muhalefet partisi siyasal odakların kararlılığıdır.
İktidar partisi eldeki verilerle hegemonya krizini çözemez. Peki, yüzde 50’yi aşanlar Rıza’yı genişletebilecek, yeni duruma sahip çıkabilecek, Zor karşısında dik durmayı, gerilememeyi başarabilecekler mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları