Milli irade, ya sus ya da sustururuz!

12 Eylül 2017 Salı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı.
CHP milletvekili hakkında soruşturma başlatılmasının nedeni, onun “silahlı insansız hava aracı” (SİHA) ile sivil vatandaşların vurulup öldürüldüğü yolunda yaptığı açıklama. Başsavcılığa göre Tanrıkulu, bu açıklama ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin manevi şahsiyetini aşağılamış bulunmaktadır.
Şimdi burada her şeyden önce bir sorunla karşı karşıyayız: Sezgin Tanrıkulu, devletin üç erkinden birinin (yasamanın) üyesi. Bu durumda Tanrıkulu’na karşı devletin manevi şahsiyetini korumak, başka bir deyişle, devleti devlete karşı korumak mantıken mümkün müdür?
Bu sorunun tartışılmasını, uzun süreceğinden şimdilik bir yana bırakalım ve yanıtın “mümkündür” olduğunu varsayalım. O zaman da şu soru çıkyor ortaya: Devletin manevi şahsiyeti, SİHA ile sivil vatandaşların öldürüldüğü iddiasının, bizzat devletin bir erkinin üyesi tarafından dile getirilerek, araştırılmasının istenmesiyle mi daha çok aşağılanır veya böyle bir olayın olması ya da olduğu iddiasının yanıtsız bırakılmasıyla mı?

***

Çağdaş demokrasiler, vatandaşın devlete karşı korunması zorunluluğunu da kabul edip, bunu sağlayacak denetim ve denge mekanizmalarıyla donatıldığına göre, devletin itibarının korunması bu mekanizmaların çalıştırılmasıyla mümkün olabilir.
Milli iradenin temsilcileri yasama erkinin üyelerinin bu gibi iddiaların üzerine gitmeleri, hem onları oraya seçen vatandaşlara, hem de bir erkinin temsilcisi oldukları devlete karşı görevleridir.
Vatandaşın ve demokrasinin, dolayısıyla da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin manevi şahsiyetinin korunmasını sağlayacak en kestirme yol, devletten geldiği iddia edilen ihlallere karşı, durumu ele almaktır.
Tanrıkulu, bu mekanizmayı harekete geçirecek girişimi yapmıştır.
Dile getirdiği iddianın asılsız olması halinde yapılacak olan, asılsızlığı kanıtlamak ve devletin itibarını korumaktır.
Demokrasinin bu temel kuralının aksaksız, müdahalelere maruz kalmadan kullanılmasını sağlamak amacıyla, milli iradenin temsilcileri yasama üyelerinin Meclis kürsüsünden yaptıkları konuşmaların dokunulmazlığı kurumu getirilmiştir.
Milletvekillerinin, yalnız Meclis kürsüsünden değil, onun dışında yaptıkları konuşmalar da dokunulmazlığın kapsamı içindedir.

***

Bütün uyarılara karşın, CHP’nin de oyuna gelerek alet olduğu bir girişim sonunda, demokrasinin bu temel kurumu olan dokunulmazlıklar kaldırılmıştır. Şimdi milletvekilleri kürsü dokunulmazlığı kapsamına girmesi gereken konuşmalardan dolayı soruşturmaya uğrayabilmektedirler.
Milletvekillerinin konuşmaları dolayısıyla soruşturmaya uğratılmaları, milli iradeye şunu söylemektir:
- OHAL KHK’leri ile yasa yapma yetkisi fiilen kaldırılmış olan ey milli irade, ya sus ya da biz seni sustururuz!
İşlerine geldiğinde milli iradeyi dillerinden düşürmeyenler bilmelidirler ki, çoğunluk olan AKP milletvekilleri ne kadar milli iradenin temsilcileri ise muhalefetin milletvekilleri de o kadar milli irade temsilcileridirler.
Milli irade bir bütündür, milli irade tecezzi edilemez, yani bölümlere, parçalara ayrılamaz.
Şimdi dokunulmazlıkları kaldırıldığı için, muhalefet milletvekillerinin bağımsızlığı olmadığından, tarafsız ve adil de olamayacağı kuşkusuyla malul olduğu bizzat kimi milli irade temsilcilerinin konuşmalarında ifade edilen bir yargı önüne çıkarılması, düpedüz “sus ya da sustururuz” yönteminin uygulanmasından başka bir anlam taşımaz.
Hem işine geldiğinde milli irade diyeceksin, hem de işine gelmediğinde milli iradeye ya sus ya da sustururuz diye gözdağı vereceksin!
Bu eninde sonunda ters tepecek boş bir çabadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları