Sağ iktidarlar, askeri darbeler ve üniversiteler

21 Eylül 2017 Perşembe

Türkiye çeşitli bilim alanlarında dünya çapında sesini duyurabilmiş bir ülkedir.
Aziz Sancar bunun en güzel örneğidir.
Onun Sosyal Bilimler’deki bir benzeri, Sosyal Psikoloji alanında dünya çapında katkıları olan Muzaffer Şerif’tir.
Elbette tarih alanında Halil İnalcık gibi muhteşem bir abideyi anmamak Türkiye’deki sosyal bilimlere haksızlık olur.
Aslında Pertev Naili Boratav’dan Niyazi Berkes’e, İlhan Başgöz’den Kemal Karpat’a kadar pek çok Türk kökenli bilimci, dünya çapında başarılara imza atmışlardır.
Ama saydığım bütün bu isimlerin ortak bir yanı olduğuna dikkatinizi çekmek isterim:
Hepsi, katkılarını, ancak yurtdışındaki üniversitelerde yapabilmişlerdir.
Bir bölümü zaten bu ülkede barınamadığı için yurtdışına gitmek zorunda kalmıştır!

***

Çok Partili Rejim’e geçildikten sonra siyasal iktidarlar ve askeri darbeler, sürekli olarak üniversiteleri kendi siyasal ve ideolojik denetimleri altına almak istemişler ve bu nedenle bilimin gelişmesini engellemişlerdir:
Bilim, birikimdir...
Özellikle Sosyal Bilimler, keşif ve icatlara değil, bütünüyle birikim üzerine dayalıdır.
İşte Türkiye’yi yöneten sağ siyasal iktidarlar ve askeri darbeler, hemen hemen her on yılda bir üniversitelerde oluşan bilimsel birikimi tırpanlamış, ülkedeki Sosyal Bilimlerin gelişmesine ket vurmuşlardır.

***

İşin bir başka yönü daha var:
Amerikalı yazar Stephen Kinzer’in belirttiği gibi, Türkiye’den çok başarılı bilim insanları, doktorlar, mühendisler çıkmaktadır ama nüfusun en kalitesiz kesimi politikacı olmakta ve ülkeyi çok kötü yönetmektedir.

***

12 Mart 1971 Askeri Darbesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi’nde yeşeren Sosyal Bilim filizlerini biçti!
SBF ve ODTÜ’deki baskı ve zulüm örnekleri, bu konularda pek çok anı, araştırma ve yayın yapıldığı için kamuoyunda iyi bilinir!
Hacettepe örneği pek bilinmez:
Nusret Fişek, Bozkurt Güvenç ve benim öncülüğümde Hacettepe’de toplanan Ahmet Taner Kışlalı, Artun Ünsal, Hamit Fişek, Yılmaz Esmer, Oya Sencer (Baydar), Sevil Atauz, Ünal Nalbantoğlu gibi isimlerden oluşan bir grup genç ve yetenekli Sosyal Bilimci, 12 Mart 1971 darbesinden sonra darmadağın edildi!
(Ama hepsi o kadar değerliydiler ki, sonradan hepsi yine çok başarılı ve ünlü oldu.)

***

1973 seçimlerinden sonra, Ecevit’in Başbakan olmasıyla üniversitelerde yeniden bir toparlanma dönemi başladı.
Ben de bu arada, kendisini tebrik için Başbakanlığa giden Doğramacı’ya Ecevit’in “Sizin orada genç ve değerli bir bilimadamı var, Emre Kongardiye beni övmesi üzerine, Doğramacı’nın telaşlı davetiyle Hacettepe’ye geri döndüm.
Şerif Mardin’in Said Nursi çalışması bu dönemde şekillenmeye başlamıştı!
Tam üniversiteler yeniden toparlanıyordu ki, 12 Eylül 1980 darbesi geldi ve askeri baskı bütün ağırlığıyla Sosyal Bilimlerin ve Sosyal Bilimcilerin üzerine yeniden çöktü!
(“Tam üniversiteler yeniden toparlanıyordu ki...” sözüm yabana atılmasın, o 73-80 döneminde sadece benim yetiştirdiğim öğrenciler arasından çıkan değerli Profesör, Dekan ve Rektörlerin sayısı hiç de az değildir!)
İşte Şerif Mardin’in Said Nursi çalışması, temelleri 1971’de atılan ve 1980’de doruğa erişen o yeni baskı dönemlerinin arkasındaki dinci/milliyetçi ideolojiyi destekleyen ürün olarak ortaya çıktı!

***

DİREN DEMOKRASİ:
DİREN BİLİM...
DİREN ÜNİVERSİTE!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları