Gülengül Altınsay

Efendi ve efendi

28 Eylül 2017 Perşembe

Çift anlamlı kelimeleri severim; “efendi” gibi.
‘Efendi’nin ilk anlamı olgun, hoşgörülü, saygı gösteren, saygı gören demek.
Bir de ikinci bir efendi var ki tam tersi; başkalarına tahakküm eden, yöneten, hatta köleleştiren, sahip olan anlamında.
Beşiktaş geleneklerinden gelen anlayışla başkalarına saygı duyan efendi olmayı seviyor, benimsiyor. “Efendi Beşiktaş” sloganı böyle çıktı ortaya. Bunda camia olarak ne kadar başarılılar o ayrı bir konu.
Ne var ki, hakemin başka âlemde dolaştığı, futbol dışı faktörlerin ve Beşiktaş’ın verilmeyen nizami golü ile verilmeyen net penaltısının sonucu belirlediği derbiden sonra Fenerbahçe’nin çıkarttığı tişörtle tekrar gündeme geldi efendi sözcüğü... “Efendi’niz biziz” yazıyordu tişörtte.
Yani gücünü baskıdan, tahakküm etmekten alan sahip anlamıyla kullanılıyordu efendi kelimesi.

Gerçekler belli
Maalesef kendini her şeyin sahibi, başkalarını köle görme merakı bugünlerde çok revaçta. Üstelik de yönetim katlarında. Bir de bunların saçaklarındaki adamları var. Gerçeklerle ilgisi olmayan laflarla kuru gürültü yapmaya devam ediyorlar. Bir yandan da Caner Erkin’e ana avrat düz gidenler haklı gösteriliyor. Çünkü onlar her şeyi efendi- köle ilişkisi içinde görüyorlar.

Kocaman bir yanılgı mı?
Ya Aykut Kocaman’a ne demeli?
Yıllar önce bir Trabzonspor-Fenerbahçe maçının ardından şampiyonluğu kaybeden Trabzonlu futbolculara vicdani yaklaşım gösterdiğinde hepimizin gönlünü fethetmişti. O yüzden kendisini hep sevdim. Ama nereye kadar?
Teknik direktör olarak Kocaman, terimlere boğduğu dolambaçlı üslubunun arasına sıkıştırdığı görüşleriyle hep kendine yontan bir izlenim verdi. Hakkının yendiğini söyledi ama aynı şey rakibe olunca bahaneler buldu. Sonuçta futbolcu Aykut’un imajını, teknik direktör Kocaman olarak yedi bitirdi maalesef.
Derbi hakeminin garip tavrından ve Beşiktaş aleyhine belirleyici hatalarından sonra Kocaman yine lafı dolandırıp, “Bize karşı olan hatalar daha fazlaydı” diyebildi mesela.
Sonra da lafı Beşiktaş’ın son iki yılın şampiyonu olmasına ve Şampiyonlar Ligi’nde Porto’yu 3-1 yenmesine getirerek, “Son zamanlarda Beşiktaş’ın özgüveni çok artmıştı” diye vurgulayıp ekledi:
“Aslında başka bir kelime geliyor aklıma ama onu söylemeyeyim”.
Tabii ki anlatmaya çalıştığı Beşiktaşlı futbolcuları çok kibirli bulduğu ve onları yenerek bu kibiri yerle bir ettikleriydi.
Aslında bu laflar sonuçta tişörtteki sloganla aynı kapıya çıkıyordu. Efendilikten sadece sahip olmayı ve tahakküm etmeyi anlayan bir yönetimin teknik direktörü olarak rakibi kibirli olmakla suçlamak ne kadar değer taşıyordu o ayrı... Hatırlarsanız, kapıcı çocuğu olan Rıza Çalımbay’ın BJK hocası olarak çıktığı Kadıköy’deki bir maçta da Fenerbahçe yönetimi, “Rıza efendi iki ekmek…” gibisinden bir pankart açtırarak emeği küçümseyen ve emekçilere tepeden bakan tavrını göstermişti... Ne kadar çok para kazanırsa kazansın sonuçta kendisi de bir emekçi olan Kocaman’ın, konuk rakip takım futbolcularına ve teknik direktörüne, hele kazandığı bir maçtan sonra biraz saygı, yani efendilik göstermesi gerekmez miydi?
Ha bir de şu var: Vardar gibi bir takıma iki maçta da yenilerek Avrupa Ligi’ne gidememiş bir teknik direktörün, Porto’yu Porto’da net 3-1 skorla yenmiş, Leipzig’i İstanbul’da 2-0’la geçmiş bir takıma kibirli demesinin altında başka bir şey yatıyor olabilir mi?
Aklıma bir kelime geliyor ama haydi onu söylemeyeyim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umudun meydanı 2 Mayıs 2024
Beklenen sonuç 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları