Olaylar Ve Görüşler

YÜKSEL IŞIK - Topbaş, hata ve ihanet!

28 Eylül 2017 Perşembe

Belediye kanununda açık seçik yazıyor: “Meclisin ısrarı ile kesinleşen kararlar aleyhine on gün içinde idari yargıya başvurabilir.” Topbaş yasanın gereğini yerine getirip yargıya gitmektense istifa etti ama istifasını da tuhaf bir “aileme vakit ayıramıyorum” perdesinin arkasına sıkıştırdı. Peki İstanbullunun iradesi ne olacak?

 

13 yıl boyunca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yöneten Kadir Topbaş’ın istifasının haberden öte bir anlamı var ama nedense istifa ile ilgili iki konu öne çıkartılmak isteniyor. Bunlardan birincisi, yerine gelecek isim; diğeriyse borç meselesi. Yerine gelecek ismi tartışmanın da önceden tahminlerde bulunmanın da hiçbir anlamı yok. Çünkü kimse daha iyisini aramadığı gibi bugün ismi açıklanacak. Topbaş’ı istifa ettiren “güç”, onun yerine gelecek ismi de muhtemelen belirlemiştir.
Borç meselesine gelince... Süresi dolmuş belediye başkanlarının görevlerini devrederken bir övünme cümlesi olarak sıklıkla altını çizdikleri gibi Kadir Topbaş da, giderayak “Borçlu bir belediye bırakmıyorum” dedi. Doğru mu? Elbette değil! Nitekim CHP’li meclis üyeleri, hemen o gün belediyenin 2017 itibarıyla borç miktarının 13 milyar lira olduğunu açıkladılar.
Peki Topbaş, bu kadar borca rağmen “borçsuz belediye” vurgusu yaparken neye güvenmiş? Kamu kurumlarında ödeme günü gelmemiş borcun borçtan sayılmaması geleneğine! Ama işin aslı, konuşması sırasında kullandığı, “Belediyenin şu anda günü gelmiş bir lira borcu yok” cümlesinde gizli.
Mevzuu da borç meselesinden daha derin! Nedir mevzuu? Rivayet muhtelif ama görünen o ki Topbaş’ın istifasındaki gerçeğin tümüne iki kişi vakıf. Bunlardan biri istifa eden, diğeri de en hafif tanımlamayla istifa etmesi için gereken zeminin oluşmasına göz yuman...

İstanbul, rantı bul
Bizim “vakıf”lığımızın özeti, İstanbul’un “rantı bul” olduğudur. İSPARK’ın kestiği otopark ücretlerinin nasıl uçtuğu, siluetin nasıl bozulduğu, afet toplanma alanlarının nasıl imara açıldığı, “herkesin bildiği sır”lar sıralamasında başı çekiyor.
Zaten bu yüzdendir ki toplamda 23, özelde ise 13 yıldır “yönettikleri” İstanbul’u, sık sık “sele verdiler”. “Bardağı taşırıyor” olarak görünenler ise “son beş dosya”. Bütün “o dosyalar”ın içeriğine baktığınızda, bundan önceki 23 yıl boyunca yapılanların benzerini görüyorsunuz ama Topbaş, “görünenle yetinen” Türkiye’nin gözünün içine baka baka güya ranta karşı çıkıyormuş gibi yaparak dosyaları iade etmiş.
Belediye meclisi, “başımız ağırır” diyerek yeniden görüşülmek üzere iade edilen dosyaları, virgülüne dokunmadan yeniden kabul ediyorsa başkanın yapması gereken şey, Belediye Yasası’nın 23. maddesinde açıkça belirtiliyor.
Yasanın ilgili fıkrası şöyle: “Meclisin ısrarı ile kesinleşen kararlar aleyhine on gün içinde idari yargıya başvurabilir.” Peki Topbaş ne yapmış? O, yasanın gereğini yerine getirmektense istifa etmiş ama istifasını da tuhaf bir “aileme vakit ayıramıyorum” perdesinin arkasına sıkıştırmış.

İstifanın Türkçe meali!
Hiçbir inandırıcılığı olmayan Topbaş’ın “istifa” açıklamasındaki “müjdelenmiş şehir”, “emaneti tevdi etmek”, “Kılıçdaroğlu kazanamadı” gibi peşrev bölümlerini geçelim ve satır aralarına bakalım.
Yani istifanın “Türkçe meali”ne! Öncelikle belirtmek gerekir ki Topbaş’ın büyük bir titizlikle dile getirdiği her söz, edilmesi mümkün olmayan binlerce sözün üstünü örten kamuflajdan ibaret.
Sanki bütün o konuşma, asıl “muhatabına” mesaj vermek için yapılmış. Şöyle demiş Topbaş: “Hata ile ihanet birbirine karıştırılmamalı. İhanet edenler asla affedilemez.” “İnsan her şeyi affeder ama adam yerine konulmamayı affetmez.” Ne demek şimdi bu? Topbaş’ın bu sözlerinin muhatabı, İstanbul’u kevgire çevirme konusunda birbirleriyle yarışan İBB’nin AKP’li Meclis üyeleri mi? Elbette değil!
“Gerçeğin tümüne vakıf iki kişi”den biri olan Topbaş, “partimden ayrılmadım”, “buradan muhalefete ekmek çıkmaz” gibi anlamsız cümlelerin arasına serpiştirdiği yukarıdaki “mesajı” ile “asıl kişi”ye seslendiği anlaşılıyor. “Hata yapmış olabilirim ama ihanet etmedim” demesi de, sözü belediye meclis üyeleri üzerinden sınanmış olmasına getirerek, kırgınlığını, “adam yerine konulmamış olmayı affedemem” cümlesi de “asıl muhatap” için.
“Peki ya İstanbul halkının iradesi ne olacak” diye soruyorsanız, yanıtım şudur: “Hata ifratı ile ihanet tefriti arasında gidip gelen sarkacı seyrederek uyumaktan vazgeç.”  

YÜKSEL IŞIK
Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları