Olaylar Ve Görüşler

ERCAN KARAKAŞ - Almanya’nın zor seçimi...

30 Eylül 2017 Cumartesi

Almanya’daki sonuçlar son bir yılla açıklanamaz. Birçok Avrupa ülkesinde sosyal demokrasinin gerilemekte olduğu doğru. İyi bir analiz yapıldığında ve en son İngiltere’de olduğu gibi sol değerlere bağlı yeni ve gerçekçi bir programla ortaya çıkıldığında, güven verildiğinde oylar yüzde 40’lara çıkabiliyor.

Avrupa’nın olduğu kadar dünyanın da izlediği Almanya seçimi farklı ve zor bir tablo ortaya çıkardı. Seçim birçok ilke neden oldu. Örneğin, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez ırkçı sağ popülist bir parti federal meclise girdi. Hem de 12.6 oy ile 3. parti olarak.
Federal mecliste artık 6 parti temsil edilecek ve bu da ilk kez oluyor. Sosyal Demokratların (SPD) oyları yüzde 20.5 de kaldı. Bu da SPD’nin II. Dünya Savaşı’ndan sonra aldığı en düşük oy. Dolayısıyla bir ilk.

Kazanan AfD
12 yıldır iktidarın büyük ortağı olan Hıristiyan Birlik Partileride (CDU/CSU) tarihindeki ikinci en kötü sunucu aldılar. Sol Parti ve Yeşiller ise oylarını yüzde 0.5-0.6 oranında artırarak moral buldular. Peki, bu seçimin bir kazananı yok mu? Elbette var, o da 2013 seçiminde yüzde 5’lik barajı geçemediği için federal meclise giremeyen, Almanya için Birlik (AfD) Partisi. Bu parti aldığı yüzde 12.6 oyla parlamentoya 3. büyük parti olarak girdi.

Umutsuzların oyları
AfD’nin bu başarısı, bu partiye destek verenlerin dışında herkesi tedirgin ve huzursuz etti. İnsanların tek tesellisi, “seçmenlerin yüzde 87’sinin bu partiye karşı olması.” AfD milliyetçi, göçmen ve İslam düşmanı, AB karşıtı, göçmen ve mültecilerin evlerine gönderilmesiyle Almanya’nın işsizlik başta tüm sorunlarının biteceğini ileri süren ırkçı, sağ popülist bir parti.
AfD’nin oyları yerleşik partilere güveni kalmayan umutsuz seçmenlerden geliyor. Geçen seçimde (2013) sandığa gitmeyen 1.2 milyon seçmen bu kez popülist söylemlerine kapılarak sandık başına gitti ve AfD’ye oy verdi. Şansölye Merkel’e mülteci konusundaki tutumuna vb. kızan 1 milyonun üzerinde CDU/CSU seçmeni de bu kez oyunu AfD’ye verdi. Sosyal Demokrat SPD ve Sol Parti’nin toplam olarak 500 bin oyunun AfD’ye gittiği tahmin ediliyor. Bu partiye çoğunlukla 30-59 yaş aralığında erkekler oy veriyor. Kadın seçmeni azınlıkta. Üniversite mezunlarından aldığı oy yüzde 7, oy verenlerin yüzde 12’si serbest çalışan, diğerleri ücretli çalışanlar (Büro çalışanları, memur ve işçiler-işsizler).
AfD en çok oyu Doğu Almanya’daki kentlerden aldı. Bu bölgede 2. parti konumuna yükseldi. Neo-Nazilerin öteden beri var olduğu kimi yerlerde de doğal olarak birinci oldu.

Schulz muhalefette
Seçim sonuçları açıklandıktan sonra SPD Genel Başkanı ve şansölye adayı Martin Schulz koalisyona katılmayacaklarını açıkladı. Bunun nedenini partinin kendisini gözden geçirmek, halkla, bilim insanlarıyla birlikte yeni bir yol haritası belirlemek, yanlışlardan arınmak, her bakımdan yenilenme çalışması yapmak olarak açıkladı. Schulz koalisyona katılmamanın bir nedeninin de AfD’nin federal mecliste ana muhalefet konumuna gelmesini önlemek olduğunu söyledi.

AfD dağılacak
Demokrasiyi ve Almanya toplumunun bütünlüğünü savunan diğer partiler de AfD’nin meclis platformunu toplumu ayrıştırıcı popülist söylemleri için kullanmasına karşı olduklarını açıkladılar. Kimi siyasi yorumcular AfD’nin içinde neo-liberal eğilimli insanlardan AB karşıtlarına, ırkçılara kadar çeşitli görüşler olduğu için birliğini koruyamayacağı görüşünde. Seçim sonuçları ilan edildikten sonra AfD’nin kadın eşbaşkanı olan Frauke Petry’nin seçim gecesi istifa ettiğini, mecliste bağımsız milletvekili olarak çalışacağını açıklaması ve bunu bazı eyaletlerdeki istifaların izlemesi bu tezi güçlendiriyor.

Koalisyon matematiği
Büyük oy kaybına rağmen, yüzde 32.9 ile birinci parti olduğu için hükümet kurma görevi CDU Başkanı Merkel’e verilecek. SPD kararını açıkladı, artık koalisyonda yer almayacak. Böylece 2005’ten bu yana süren hükümet sorumluluğunu sonlandırmış oldu. Bu durumda CDU/CSU dahil federal mecliste temsil edilen hiçbir parti AfD ile bir ortaklık yapmak istemediği için geriye bir tek çözüm kalıyor. O da CDU/ CSU’nun, Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) ile bir koalisyon hükümeti kurması ve Merkel’in şansölye olması.
Meclis aritmetiği başka bir koalisyona olanak vermediği için çözümün bu olacağı görülüyor. Bir erken seçim kararı alınması kolay değil. Bu çözüm Almanya siyasi kültüründe nadir başvurulan bir yol olduğu kadar, partilerin bunu isteyecekleri de kuşkulu.

Sosyal demokratlar
Almanya Sosyal Demokrat Partisi SPD’ye gelince; bu parti Almanya’nın en eski ve köklü partisi. Kuruluşu 1863’e dayanıyor. 25 Eylül’de büyük bir yenilgi yaşadı. Oysa Martin Schulz’un adaylığı ile birlikte partiye bir hareket, bir canlılık gelmişti. Gençler başta olmak üzere binlerce insan bu süreçte partiye üye olmuştu. Eşitlik ve daha fazla demokrasi isteyen insanlar umutlanmış ve harekete geçmişlerdi. “Değişim olacaktı, zamanı gelmişti.” Schulz, hastaya “oksijen” gibiydi. Bir ara CDU/CSU ile fark kapanmıştı. Umutlar daha da artmıştı. Ama beklentiler gerçekleşmedi. SPD tarihinin en büyük yenilgisini yaşadı.
Hiç kuşkusuz bu sonuç son bir yılla açıklanamaz. Birçok Avrupa ülkesinde sosyal demokrasinin gerilemekte olduğu doğru. Ama bu gerilemenin nedenlerini de iyi analiz etmek gerekir. Bu yapıldı- ğında ve en son İngiltere’de olduğu gibi sol değerlere bağlı yeni ve gerçekçi bir programla ortaya çıkıldığında, çalışanlara, gençlere güven verildiğinde oyla yüzde 40’lara çıkabiliyor.

Corbyn örneği
Avrupa’da gerileyen sosyal demokrat partilere bakıldığında, 1990’lı yıllarda neo-liberal rüzgâra fazla kapıldıkları görülür. Liberal küreselleşmenin var olan eşitsizlikleri artırdığı bilimsel araştırmalarla ortaya koyulmuş iken, bunu yok saymakla, “zamana uymakla” elbette sol ayakta kalamaz. Aynı şekilde vazgeçilmez değerlerinden birisi olan ve dayanışmanın somut ifadesi kabul edilen sosyal devletin çalışanlara, işsizlere, hastalara, emeklilere vb. getirdiği hakları törpüleyerek de ayakta kalamaz.
Maalesef Almanya’da tüm bunlar 2000’li yıllarda SPD-Yeşiller hükümeti zamanında yaşandı. Reform adı altında sunulan ajanda 2010 Hartz IV gibi programlar sosyal hakları ve güvenceleri daraltmıştı. O nedenle SPD yeniden güçlenmek için 1998-2005 dönemindeki kendi kurduğu hükümetlerin ve sonrasında 12 yıldır parçası olduğu Merkel hükümetlerinin uygulamalarından çıkarılacak derslerle başlamalı. Schulz’un yenilgiyi kabul etmesi ve partiyi yeniden yapılandırmak için şimdiden bir çalışma programı açıklaması önemli. İngiltere’de Corbyn’in başardığını Martin Schulz ve arkadaşları da başarabilir.  

ERCAN KARAKAŞ
Eski Kültür Bakanı / SODEV Onursal Başkanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları