OHAL herkese ‘oha!’ dedirtirken

15 Ekim 2017 Pazar

AKP Grup Başkanvekili, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş açıkladı: Yarın yapılacak MGK toplantısından alınacak tavsiye kararı, önümüzdeki hafta TBMM’ye götürülecek ve OHAL (Olağanüstü Hal) üç ay daha uzatılacak.
Şu anda on beşinci ayını doldurmuş bulunan OHAL uygulaması, 12 Eylül Anayasası’nın demokrasimize armağanı bir kurumdur. Öyle görünüyor ki 15 Temmuz 2016 darbe girişimini fırsat bilen AKP, 2019 seçimlerine kadar, Türkiye’yi TBMM’yi bypass ederek yürütme tarafından çıkarılan ve her türlü yargı denetiminden masun bulunan KHK’lerle (kanun hükmünde kararname) yöneterek, o tarihten sonra yürürlüğe girecek olan “Başkancı” rejimine, ülkeyi tam alan temizliği yapılmış olarak teslim etmek niyetindedir.
Üniformalı sıkıyönetime hiç gerek bırakmayan, sivil OHAL uygulaması daha birinci yılı henüz dolduğunda, 12 Eylül’ün yıllar süren üniformalı sıkıyönetimini fersah fersah geride bırakmıştır.
İki dönemin kısa bir karşılaştırması bu konuda açık bir fikir edinilmesini sağlamaya yeter.

***

Tüm 12 Eylül döneminde ihraç edilen kamu görevlisi sayısı 35 bin iken, OHAL’in bir yıllık uygulamasında ihraç edilen kamu görevlisi 124 bin olmuştur.
12 Eylül rejimi süresince, görevden alınan subay ve astsubay sayısı 2 bini bulurken, OHAL’in bir yılında bu rakam 7 bin 200’e fırlamıştır.
Bütün 12 Eylül rejimi boyunca hakkında işlem yapılan öğretmen sayısı 3 bin 854 iken bu rakam bir yıllık OHAL döneminde 60 bin 532’ye çıkmıştır.
12 Eylül süresince hakkında işlem yapılan öğretim üyesi ve görevlisi 120 ile sınırlı kalırken, OHAL uygulamasında 4 bin 93’e yükselmiştir.
Nihayet 12 Eylül’de hakkında işlem yapılan hâkim ve savcı sayısı 47 iken, OHAL döneminin bir yılında, görevden ihraç edilen hâkim ve savcı sayısı tam 4 bin 238’e yükselmiştir.
Örnekleri daha da artırmak mümkün, ama gereksizdir.
Aslında ülkedeki bağımsız olmayan yargı ortamında, danışmandan öte yetkisi olmayan elemanlardan oluşan, tek adamın ağzına bakan yürütme ve daha son yasama dönemi açılışındaki törene gerçek muhalefeti davet etmeyen (onların bir kısmı da zaten hapisteydiler) TBMM Başkanı’nın bir biat kurumu olarak algıladığını kanıtladığı yasama sayesinde, Türkiye’de bugün varılan noktaya OHAL’e gerek duymadan da ulaşmak mümkündü.
Ama salt görünüşü kurtarmak için bu kadar uğraşmak zahmetine bile gerek görülmeden, doğrudan OHAL uygulaması daha kolay gelmiştir.
Türkiye’nin baskıcılığı gittikçe tırmanan ve 15 Temmuz sonrası OHAL ile doruğa ulaşan demokrasisi, yerli ve yabancı herkesi hayretler içinde bırakmakta, hepsine de hep bir ağızdan “oha!” dedirtmektedir.

***

Yapılan son kamuoyu yoklamaları, yüreğinden kopan bu “oha!”yı yüksek sesle haykırmaktan çekinip fısıldamakla yetinen yurttaşların büyük bölümünün OHAL’e tepkilerini sandık başında ifade etmeye hazırlandığını ve ülkeyi yasama ve yargıyı hiçe sayarak yönetmekte direnen AKP’nin ilk oylamada sandıkta büyük kayıp yaşayacağını göstermektedir.
Bu gelişmeden telaşa kapılan AKP yönetimi ilk etapta yerel seçimler için bazı belediye başkanlarını istifa ettirerek, adayları değiştirme yolunu tutmaktadır.
Göremedikleri, figüran değişikliğinin bir şeye yaramayacağı, asıl AKP’nin zihniyetinin değişmesi gerektiğidir.
“Bu da yapılamadığına göre ne olacaktır” sorusuna yanıt arayanları haklı olarak endişelendiren ise, sıkışan iktidarın, “bu oylamayı tanımıyorum!” diyerek sandığı hiçe sayması olasılığıdır.
Bu olasılık hiç de ihtimal dışı değildir.
Ancak temel hak ve özgürlükleri, adaleti, demokrasiyi, sağduyuyu, aklı, bilimi, uluslararası ilişkilerin zorunlu kıldığı artık evrenselleşmiş kuralların topunu hiçe saymış olanlar sandığı da hiçe saymayı denemeden önce böyle bir girişimin kendileri açısından da maliyetini hesaplamalıdırlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları