Dipten Gelen Dalga

15 Ekim 2017 Pazar

Zamanları azdır bu nedenle hızlandılar. İktidarı meşru olmayan yol ve yöntemlerle pekiştirmenin verdiği huzursuz rahatlıkla “mevzuata uymamayı” tavsiye ederek ilerliyorlar. Öncelikli iki işten birincisi; rejimi dönüştürerek, üst yapıyı şeriat hükümlerine göre yeniden kurgulayarak İslamcı otoriter yapıyı, “büyük hevesi” gerçekleştirmektir. İkincisi; potansiyel tehlikeyi, işçi emekçi sınıfları politikadan, sendikal alandan uzaklaştırmak, işsiz kalmama, varolma savaşına kilitlemek, toplumsal ve dönüştürücü bir güç olarak harekete geçmelerini önlemektir.

***

Epeyce yol aldıkları birinci işte; yasalarda, şer’i uygulamalarda artık daha rahat hareket ediyorlar. İmam hatiplerin tek tip okul ilan edilmesi bir yana, medrese sisteminde de, yani eğitim sisteminin tümüyle dini esaslara dayandırılmasında da ilerlediler. Şeriat eğitimini okulöncesi çağa kadar indirme denemeleri adım adım “mahalle baskısı” yöntemiyle yürütülüyor. Kadınlar, aile, evlenme akdi artık din adamlarına havale edilmiştir. Okul, cami, mahalle bu sistemin can damarını oluşturmak üzere yeniden düzenleniyor.

***

Burada dünyaya nasıl ayak uydurulacak, bilim ve teknolojiden nasıl uzak kalınacak sorusunun sık sık sorulduğunu duyuyoruz. Böyle bir kaygıları yoktur; daha doğrusu bu soruya/soruna kendilerince yanıtları vardır. Bilim İslamileştirilecek, evrim gibi tehlikeli teorilerden arındırılacak, şaka gibi gelebilir ama “sülük ve hacamat tıbbı” yaygınlaşacak, teknoloji ise iş ve eğlence dünyasının hizmetine sunulacaktır. Milletin ya da ümmetin ilimle, bilimle ilgilenmesine gerek yoktur; teknoloji ve teknokrat gereksinimi eğitim sisteminin elit yetiştirme yöntemleriyle çözülecek bir sorundur.

***

İkinci önemli işe sendikal hareketin elini kolunu bağlayarak başlamışlardı. 12 Eylül’ün sağladığı olanaklara yenilerini eklemekte gecikmediler. Bu alanda derin sessizliği, orada burada direnişler, grev denemeleri olursa bastırarak, FETÖ darbecileri için ilan edildiği söylenen olağanüstü hali yoğun bir şekilde duruma itiraz eden herkese karşı kullanarak sağlıyorlar. Sermaye çevreleriyle yapılan toplantılarda genel gidişten kendi çıkarları için kaygı duyanları bile tehdit ediyor, “size dikensiz gül bahçesi sunuyoruz daha ne istiyorsunuz” diyerek azarlıyorlar.

***

Son icatları, arabuluculuk sistemiyle sendikaları tümüyle devreden çıkarmak, işlevsiz birer derneğe dönüştürmek, bir anlamda sözleşme düzenini özelleştirmek oldu. Bu yöntemle sendikalar tümüyle devre dışı bırakılıyor. Bunun iktidar açısından pek akıllıca bir iş olmadığı söylenebilir, ama sermayenin desteğinden emin olmak istiyorlar. Büyük sermaye çevrelerinin bu “kazanımları” yan ceplerine koyacaklarını, ama uluslararası çıkarlar gerektirdiğinde itiraz etmeyi sürdüreceklerini hesaplayamıyorlar.

***

Asıl hesaplayamadıkları ise işçi-emekçi sınıflarda, esnaf ve köylülük dahil tüm diğer kesimleri de saran yoksullaşma nedeniyle yükselen hoşnutsuzluktur. Bunun baskı yöntemleriyle çözülebileceğini sanıyorlar. Oysa dipten gelen dalganın zorla, zorbalıkla durdurulması kolay değildir. Çünkü nihayet, gittikçe genişletilen “terörist” suçlaması yüz binleri kapsadığında olmayan işlevsel değerini tümden yitirir.
Durum pek iyi değil; zaman daralıyor, itiraz genişliyor. Onlar bunu dış komplolara, “casuslara”, din düşmanlığına bağlıyorlar. Buldukları çare kör milliyetçiliği kışkırtmaktır. Gittikçe azalan seçmen desteğinin arkasındaki büyük hoşnutsuzluğu göremiyorlar.
Dipten gelen dalganın titreşimlerini algılayamadılar daha...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları