Uygarlık yıkılmaz

21 Ekim 2017 Cumartesi

Cumhuriyetçilerin nasıl bir yol tutacağını Atatürk, 1923 Ocak ayında şu sözlerle açıklıyordu:
Tutuculuk (taassub), bilisizliğe (cehle) dayanır. Dolayısıyla tutuculuğu olan bilisizdir. Bilim her durumda bilisizliğe üstün gelir. O halde halkı aydınlatmak gerek.
90 yılı aşkın bir süreden sonra geldiğimiz duruma bakar mısınız?
Anaokulları sübyan mektebi, ilkokullar mahalle mektebi, üniversiteler de medrese oldu.
Bir rektör (kendine hoca efendi filan dedirtiyordur herhalde) çıkıp kadın elinin ateş tutmaktan daha korkunç olduğunu söylüyor.
Müftülere nikâh kıyma yetkisi tanınıyor.
Bir vakıf başkanı “6 yaşındaki çocukla evlenilebilir” fetvası veriyor. Onun hakkında “pedofili savunucusu” diye yazı yazan gazeteci dava ediliyor.
Bizim de içinde olduğumuz kuşak, Emin Oktay’ın tarih kitapları ile öğrenim görmüştür. Oktay, barbar kavimlerin uygarlık kurmuş toplumlara yaptıkları saldırıların sonucunu genellikle şu sözcüklerle anlatırdı:
Yakıp yıktılar...
Bugün olup bitenin özetidir bu aslında: Çağdaş uygarlık özlemi, hedefi, yakıp yıkılıyor.
Ünlü düşünür Bertrand Russell, Albert Einstein’ın görelik kuramını herkesin anlayabileceği gibi aktardığı “Rölativitenin Alfabesi” adlı kitabında, uygarlığın vardığı noktayı şöyle değerlendirir:
Ulaştığımız son nokta, bildiklerimizin çok az olduğudur ve yine de şaşırtıcıdır ki, çok şey bilmekteyiz ve daha da şaşırtıcı olanı, bu denli az bilgimizin, bize böylesine bir güç verebilmesidir.
Rölativite kuramını yaratan uygarlık, bildiklerinin az olduğunu, insanlığın daha çok öğrenerek güçleneceğini söylüyor.
Evrim kuramını ders kitaplarından çıkaran kör cahillik ise, hiçbir şey bilinmesin diye, “halk aydınlanmasın” diye kaba güç kullanıyor.
Bu böyle gider mi?
Gitmez, gidemez....
Uygarlık, bilisizliğe üstün gelir, gelecektir de.
 
Aydıncık
Aydın dediğin içinde yaşadığı topluma önderlik edendir.
Yıllardır bize “Bak bu aydındır! Hem de kendisine Nobel ödülü verdik, ona göre, ayağınızı denk alın” diye tepemize tepemize vurdukları bir Orhan Pamuk var.
Biliyorsunuz, yargının casusluk cemaatine bırakıldığı, gerici takımın güçlendirildiği 2010’daki anayasa değişikliğine “yetmez, ama evet” diyenlerin başında geliyordu Orhan Pamuk.
Bu “aydın”, bundan 5-6 yıl önce “Türkiye’de laikliğin gerilemediğini, AKP hükümetinin her şeyi çok iyi götürdüğünü, Türkiye’nin uygar ülkeler topluluğunun bir üyesi olma doğrultusunda ilerlemekte olduğunu” söylüyordu. Hatta ona göre, “mevcut iktidarla Türkiye çok daha zengin ve başarılı”ydı.
Şimdi bu “aydın”, İtalya’da demiş ki:
Artık politik olarak İstanbul’da yaşayamam.
Niye yaşayamazmış?
Çünkü, “Batılı, açık, laik, burjuva bir eğitim almış”mış...“Bugün İstanbul’da (Türkiye’de) düşünce özgürlüğü yokmuş”muş...
Üstelik bu durum, onu allak bullak ediyormuş.
Bu halk onu hiç aklı başında görmedik ki... Zavallıcık, hep allak bullaktı. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları