Hikmet Çetinkaya

Kan kırmızı bir gül açıyor yüreğimde...

21 Ekim 2017 Cumartesi

Kurşun güneş altında çürüyen ağaç, bir eylül sabahında gülümseyen çocuk, değişimlere yüz tutmuş soluk, aydınlığın habercisi midir?
Buz mavisi kesilmiş gökyüzünde bir kadının ansızın kaçışıdır, terk edilişinin öyküsüdür delice tutku bedenimizi sardığı saatlerde...
Aylardan eylüldür güzelim, eski günlerden kalan bir sevdayı anımsatır!..
Meltemini dolduran kokulardır sevgilim, loş uçurumlarda aynı gizin iki sesli ağzında buluşan kelimeler!..
Taksim’de Gümüşsuyu’na doğru yürürken kör teröre kurban giden yirmi üç yaşındaki Amanda Rigg, Yannis Ritsos’un türküsünü söylüyordu, eski zaman saatlerinin çaldığı akşamüstlerinde...
Göklere inanırdım eskiden;
ama sen denizlerin derinliğini gösterdin bana;
ölü kentleri, unutulmuş ormanları, boğulmuş gürültüleriyle...
Kekikten ve kararmış taştan o eller için bir çığlığın unutulmuş, yapayalnız akşamlarda!..
Sevgilim, çocuğum, karım!..
Gün gün büyüyen sevincim!..
Aşk ve düş parantezleri arasında gözlerini, saçlarını, bedenlerini koyan kadınlar, bak kırmızı bir güneşi yakalamaya çalışıyorlar!..
Sence nedir hüzün haydi söyle; yüklü gergin dallar umudun ve umutsuzluğun resmini çizmek mi?
Kıraç bir toprakta, kül olmuş kentlerde, yoksulluğun boy verdiği topraklarda bebekler ölüyor açlıktan!..
İçim acıyor bebeğim, içim!..
Ellerim ve ayaklarım süzülen bir yıldız gibi kayboluyor, sorularımı salt yanardağlar yanıtlıyor!..
Eğer sen akan kanımda doğacaksan lanet olsun!..

***

New York ve Washington terör saldırısına uğradığı gün, ben masum insanlar için ağladım!..
Filistin’de, Afganistan’da ölen, kolu bacağı kopan insanlar için nasıl her gün içim yanıyorsa, onlar için de aynı duyguları yaşadım!..
Eylül yüreğimde bir hüzündür benim bir tanem!
Sen şimdi bir mavinin tam orta yerindesin ve göz kırpıyor Paşabahçe’nin ışıkları!..
Belki bir İyonya akşamında ya da Karadeniz’e karşı gece vardiyalarını düşünüyorsun!..
Biliyorum aşka vaktin yok!..
Gecenin sağır sessizliğinde hıçkırıklara boğulurken Avusturyalı Amanda Rigg’i, Filistinli, Afganlı çocukları, Taliban’ın cinayetlerinden kaçıp Van’a sığınan aileleri, New York’u ve Washington’ı düşünüyorsun!..
Haydi konuş biraz, yarım kalan sevişmelerin ardından!..
Deki:
Ey, bizi kırbaçlayan kara kanatlı savaş!
Ey, aşklarımızı kör eden kara örtülü yaratıklar!
Ey, zaman zaman karşımıza çıkan sahte özgürlük kahramanları!
Bilir misin yalnızlık sonbahar yağmurlarına benzer!..
O yüzden gözlerinin yüksekliğinde sisten kara bulutlar geçiyor!..
Sen diyorsun ki:
“Kor gibi yanıyor musun, ey oylukla oyluk arasına gizlenmiş yara? Ölümün kuşu hiç uğradı mı oralara?”
Alevlerin alacakaranlığındasın sevgilim, aşkım, bir tanem, karıcığım!..
Gizemli hüzünleri topluyorsun Şırnak’tan, Cizre’den farkındayım!.. Tek bacağıyla umut arayan yirmi iki yaşındaki gençleri, yamaçlarda kayaların dibinde gözleri oyulan on yedisindeki kız çocuklarını düşünüyorsun!..
Mavi Çarşı’da yanan bir kadının çığlığı seni alıp götürüyor bir bilinmeyene doğru!..
Haydi anlat bana aşkın ve özgürlüğün ne olduğunu!..

***

Denizin uçurumu üstünde mavi bir alev gibi yanıyor bulutların sürüsü!..
Sesin ağır akan hızı, tozlu bir uzaklıkta kanımı tutuşturuyor...
Sesin tutuyor beni!..
Sesin öfkeli ya da sevecen yalnızlığımı alıp götürüyor!..
Ben fırtına habercisinin türküsünü Maksim Gorki’yle tartışalı belki de tam yirmi beş yıl geçti...
Amanda Rigg doğmamıştı henüz!..
Şimdi ben balkonda gecenin yıldızlarıyla konuşurken rüzgâr uluyor!..
Sense soluyorsun gecenin içinde!.. Susuyorsun!..
Söyle fırtına patlasın mı? Söyle sevdalar özgürlüğüne kavuşsun mu? Söyle kara kanatlı savaş dursun mu yoksa sürsün mü?
Bertolt Brecht’i dinlerken zamanı öğrenmenin tam sırasıdır mimozam, dur, kıpırdama, bir yere gitme.
Suskunluğun egemen olduğu yerde
Çınlayan onun sesidir
Zulüm kol geziyorsa ve yazgıyı suçlamaktaysa insanlar
Adıyla söyler o, suçlu kimdir?
Aylardan eylül sevgilim, karıcığım, bebeğim, çocuğum, canım, bir tanem!..
Ben eski günlerden kalma tutkularla avunuyorum!..
Bir gül açıyor yüreğimde kan kırmızı!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları