Türk olmak zor

31 Ekim 2017 Salı

Akın Atalay, Murat Sabuncu, Ahmet Şık ve Emre İper bugün bir kez daha yargıç önüne çıkıyorlar. Akın Atalay ile Murat Sabuncu 1 yıldır, Ahmet şık 304, Emre İper ise 207 gündür tutuklular.
Yani, bu dört arkadaşımızın dördü de aslında bir tedbir olması gereken tutukluluk yoluyla infaz ediliyorlar.
Arandığını yurtdışındayken öğrenir öğrenmez gelip teslim olan Akın Atalay’ın bu davranışı üzerine daha da vahim hale gelen tutukluluk kararları hukukun bütün ilkelerini çiğniyor.
Zaten bu ilkeler söz konusu davanın iddianamesinde çiğnenmiş durumda.
Söz konusu davadan yargılananların aralarında daha önce tahliye edilmiş olanların da çoğu, verilecek karar ne olursa olsun, resmen değilse bile fiilen mahkûm olmuşlarcasına infaz edilmişlerdir. Yani bu arkadaşlarımız, beraat dahi etseler, belirli bir suçun cezasının infazdaki karşılığı kadar yatmış olacaklarından, mahkemenin vereceği bir beraat kararının gerçek yaşamda hiçbir anlamı kalmayacaktır.
Türk yargı sisteminde, adeta otomatiğe bağlanmış gibi uygulanan ve artık tedbir olmaktan çıkan tutuklama yüzünden eskiden beri var olan bu durum, özellikle askeri yönetimlerde ve içinde bulunduğumuz bu dönemde artık bir tür kurumsal yargısız infaz yolu olmuştur.

***

12 Eylül’de kimi olaylarda, hakkında istenen cezanın infazı kadar tutuklu kaldıktan sonra salıverilen sanıklara tanık olunmuştur. Bu olaylarda, mahkûm olsaydı infaz yoluyla ne kadar yatacak ise aynı miktarı tutukluluk yoluyla yatmış olan sanığa “hadi güle güle beraat ettin!” denmesinin “hukuka oha!” tepkisini doğurması şaşırtıcı olmayacaktır.
Tabii bu durumdaki uzun tutuklama kararları, bizzat mahkemelerin kendi üzerlerinde de bir baskı oluşturmaktadır. Yargıçlar da insan olduklarına göre onların da kendi kararlarıyla uzayan tutukluk halleri karşısında “bunu da bu kadar yatırdık, şimdi nasıl bir şey yokmuş ‘hadi güle güle!’ diyeceğiz?” diye tereddüde düşmemeleri mümkün müdür?
Uygar dünyanın hiçbir yerinde kalmayan bu uygulamanın geleneksel dikta ülkelerine oranla, bir süreliğine eksik güdük de olsa bir tür hukuk devleti dönemi yaşamış olan Türkiye’de daha da büyük acılara yol açtığı da bir gerçektir.
Türkiye son dönemlerde insan haklarının ve hukukun temel ilkelerinin sürekli olarak ayaklar altına alındığı bir ülke olarak algılanıyor ve Türkler bu durumda dünyanın her yerinde dışlanıp horlanıyorlar.
Böyle bir ortamda Türk olmak zor.
Hollanda’da, Almanya’da, Fransa’da Amerika’da Türk olmak zor.

***

Ama Türkiye’de Türk olmak olmak daha da zor.
Baksanıza, Türkiye’de Türk vatandaşı olmayıp da, tutukluluk yoluyla infaz edilen yabancılar hakkındaki uygulama,
o yabancının ülkesinin tepki ve baskısıyla, bağımsız yargımızın hemen harekete geçmesiyle düzeltiliyor, ama yabancılara makbul görülen bu uygulamadan Türkler bir türlü yararlanamıyor.
Geçenlerde AİHM’nin eski yargıcı değerli hukukçu Rıza Türmen de yazdı: Cumhuriyet davasındaki tutukluk kararları önümüzdeki günlerde AİHM’ye gidecek ve çok da büyük bir ihtimal ile tutukluluk hallerine son verilmesi yolunda bir karar çıkacak.
Anayasanın halen yürürlükte bulunan
90. maddesinin son fıkrasına göre, bu karara uyulması zorunludur.
Söz konusu davadaki tutukluluk hallerini sürdürerek, Türk insanının temel hak ve özgürlüklerine, AİHM’nin Türk mahkemelerinden daha saygılıymış gibi bir algı doğmasına yol açacak böyle bir duruma meydan vermemek için, bu tahliye kararlarının Türkiye’nin yargsından sadır olması daha doğru olmaz mı?
Acaba bağımsız yargımız bu konuda ne düşünür?
Olası bir AİHM kararına uyulmaması halini düşünmek bile istemiyorum.
O takdirde, Türk olmak hem dünyada hem de Türkiye’de çok daha zor hale gelecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları