Terkib-i Bend’den Dersler

01 Kasım 2017 Çarşamba

Kimileri yaklaşan bir tehdidi, tehlikeyi görmezden gelmeyi yeğliyorlar ve tutumları geleceği tehlikeye atan unsurlar içeriyor. Ağır mı oldu? Farkındayım ve amacım “piyasaya, dün bir bugün iki, yeni çıkmış olanları hoş görmeyi” öğütleyenleri, “azıcık umut varsa hemen karalamamak, beklemek gerektiğini” söyleyenleri hain olarak damgalamak değil. Hani daha sonra “eyvah yine yanıldık” denilmesin diyedir sözlerimiz.

***

Kurulduktan kısa bir süre sonra kapanan kimi siyasi partilerin, onların değerli liderlerinin iktidar partisine veryansın ettikten kısa bir süre sonra “ülkenin devletin bekası söz konusudur” diyerek, bu “ulvi” gerekçeyle, önce iktidara “iltisaklanıp” sonra “iltihak” ettiklerini hatırladınız mı? Örnekleri çoktur. “Meşrebi” böyle olanları kınamaya gerek de yoktur doğrusunu isterseniz. Kınanması gerekenler geçici durakları, o duraklarda zamanın gelmesini bekleyenlerin niyetlerini göremeyenler olmalıdır.

***

Yeni kurulan ve artık yalanın siyasi edebiyatta doğallaşmasının tipik bir örneği olan siyasi partiden söz ediyorum. Liderler genellikle partilerinde olmayan özellikleri kurdukları partinin adına yazıyorlar; bu yeni parti de kendine “iyi” dedi. Amma böyle geçmişe sünger çekip milleti, memleketi beyhude umutlara sürüklemek en azından ayıp değil midir? Tarihten ders almayı sevmeyenlere adı güzel Ziya Paşa’nın ünlü Terkib-i Bend’ini hatırlamak, hatırlatmak yerinde olacaktır.

***

Ziya Paşa’nın bu uzun şiirindeki kimi beyitler artık atasözü karakteri kazanmış, halkın dilinde yer etmiştir. Bir iki örnek vermenin kime ne zararı olacak, pek öğreticidir. Örneğin şu beyit: “Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim /
Gaflet ile görmez kuyuyu rehgüzerinde.” Ya da günümüze pek uygun olanı da şöyledir: “Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz / Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir.”

***

Terkib-i Bend gerçekten de derslerle dolu bir şiirdir. Şimdi işte “iyi bir parti çıktı karşımıza, bekleyelim bakalım, iyi mi kötü mü sonra anlarız” diyenlere gelsin, şu beyite ne dersiniz: “Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” Aynası iştir, eserine bakmak lazımdır, derken, dilimi hoş görsün sevgili ve her zaman haklı dilci kardeşlerim, burada bu kelimeye gereksinim duyuyorum; “muhayyel” bir durumdan söz etmiyor, hayatı mücadelelerle geçmiş Ziya Paşa; sert sözleri o kişilerin geçmişi içindir.

***

“Lafı dolandırma ey beceriksiz yazar, ne diyeceksen de” diyorsunuz, duydum. Diyorum ki; şimdi karşımıza geçip “biz iyiyiz, iktidara geldiğimizde, Reis-i Cumhur olduğumuzda şöyle yapacağız, böyle edeceğiz” diyenler için şöyle yazmıştır adı güzel Ziya Paşa: “Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât / Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde.” Bu “teseyyüp” kelimesine bir mim koyun da bizimkileri tarife yalnızca ihmalin, düzensizliğin yetmeyeceğini de bilin.

***

Başa dönelim de sık sık başımıza gelen bu kez gelmesin; biz de Ziya Paşa’nın uyardığı gibi “eyvah” demeyelim: “Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık / Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık.” Benim şikâyetim, yakın bir gelecekte, “yahu hani ‘iyi’ idi, ne ara iktidarın destekçisi oldu, naturasını hiç mi merak edip tarihine bakmadık” denilmesin diyedir.

***

Gerçi bu iktidar meselesinde de efsanelere bakıp rahatlamak, Ziya Paşa gibi “Seyretti havâ üzre denir taht-ı Süleyman / Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde” diyerek, determinist konformizmin rahat yatağında dönüp durmak da mümkündür ama biz de artık öyle yapmayıp, yoğurdu üfleyelim de yiyelim olmaz mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları