Hikmet Çetinkaya

‘Atatürkçü’

11 Kasım 2017 Cumartesi

Her 10 Kasım’da anımsıyoruz Mustafa Kemal Atatürk’ü, her 10 Kasım’da yüreğimizde bir burukluk hissediyoruz...
Yakalarımızda Atatürk rozetleri, ellerimizde bayraklar, televizyon ekranlarında Onuncu Yıl Marşı...
Gazetelerin birinci sayfalarında Atatürk’ün fotoğrafları...
Eski zaman saatleri, geleceğin habercisi mi bilmiyorum!..
Bildiğim şeyler ise hepimizin bunca yıl görüp yaşadıkları...
Benim ülkemde 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri, Balyoz harekâtları hep “Atatürkçülük” adına yapıldı; benim ülkemde kitaplar “Atatürkçülük” adına toplatılıp yakıldı; benim ülkemde aydınlar, yazarlar, emekçiler, öğrenciler “Atatürkçülük” adına işkenceden geçirilip zindanlara atıldı!..
Benim ülkemde din bezirgânları, çeteler “komünizme” karşı “Atatürkçülük” adıyla korunup kollandı; eli kanlı katiller, “Atatürkçülük” adına faili meçhul cinayetleri işleyenler, yargısız infazları yapanlar “Atatürkçü”ydü!..
Benim ülkemde devlet hazinesini soyanlar, hayali ihracattan köşeyi dönenler, “siyaset-çete-polis” üçgeninde cinayet işleyenler “Atatürkçü”ydü!..
Zamanın saati işliyordu!..
Türkiye’yi batıranlar, halkı yoksullaştıranlar “Atatürkçü”ydü...
Şafak parmaklarımızın ucunda sökerken, yüreğimizin ateşi alevlenirken “Atatürkçü”lerin fotoğraflarına baktım!..

***

Sabahın sisi Dolmabahçe Sarayı’nın üzerinden denize iniyor, karşı kıyıları eflatun ışıklar kucaklıyordu...
O anda Halide Edip Adıvar ile Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun yazdıklarını anımsadım...
Yıl 1921, Ankara...
Halide Edip anlatıyor:
“Gün kararıyor, istasyonda toplanan kalabalık fark edilemiyordu. tren istasyonda durunca, biri trene yaklaştı. Asker üniformasıyla Babıâli civarında uzaktan görmüş olduğum Mustafa Kemal Paşa olduğunu tanımak güçtü.
Trenin kapısı açılınca, Mustafa Kemal Paşa yaklaştı. Bana merdivenlerden inerken yardım etti. Bu elin çevik hareketi ve kudreti, bana Mehmet Çavuş’la Milli Mücadele’nin yolda arkadaşlık etmiş olduğum şahsiyetlerini hatırlattı. Fakat bu kudretli el şekil itibarıyla ötekilerden bambaşkaydı. Anadoluluların elleri umumiyetle kocaman, geniş ve zalimleri gırtlağından yakalamaya kadir görünür; Mustafa Kemal’in gergin derili, uzun parmaklı beyaz eli Türk’ün bütün hususiyetleriyle birlikte aynı zamanda hâkim bir vasfa da sahipti.”
Yakup Kadri Karaosmanoğlu ise yedi günlük çetin ve yorucu bir yolculuktan sonra geldiği 1921 Ankarası’nı şöyle değerlendirir:
“On yıllık mütemadi bir mücadeleden sonra hâlâ sayısız düşmanlarla dövüşen Türk milletinde azim ve irade, kuvvet ve kahramanlık, fazilet ve ümit namına ne varsa hep bu bir katlı küçük binanın içinde bulunuyor. Zarf ile mazruf arasında ne azim tezat! Fakat Türk’ü ruhundaki hayati ve ahlaki fazilete o emsalsiz ulviyet ve mehabeti veren asıl bu tezat değil midir? Eğer Ankara, Washington gibi muazzam ve mutantan bir şehir ve Büyük Millet Meclisi Westminister şeklinde müdebdeb ve mehabetli saray olsaydı, Anadolu’daki milliyet ve istiklal hareketinin manası bu kadar büyük, bu kadar ulvi ve hayret-bahş görünür müydü? Türk askerine yirminci asır medeniyetinin (!) icad-kerdesi demir ve çelikten bin türlü cehennem aletlerine karşı mukavemet edebilmek kudretini veren şey, onun büründüğü paçavralardır.”

***

Çürümenin bedelini ödeyen bir toplum yılgınlığın ve umutsuzluğun içine gömülmüş bugün!..
Benim ülkemde “Atatürkçülük” adına IMF ve Dünya Bankası’na avuç açılıyor, üretime değil, tüketime önem veriliyor!..
Fabrikalar kapanıyor, emekçiler işsiz kalıyor!..
Hepsi ama hepsi “Atatürkçülük” adına yapılıyor bunların!..
Gazetelerin birinci sayfalarında Atatürk fotoğrafları!..
Siyaset erbabı televizyonlarda “Atatürkçülük” dersi veriyor!.. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları