Avrupa buluşmaları

26 Kasım 2017 Pazar

1949 yılından beri Avrupa Birliği’nin kuruluş görüşmelerine ev sahipliği yaptıktan sonra Brüksel ile birlikte ‘Avrupa Başkenti’ ilan edilen Strasbourg; Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ile İnsan Hakları Mahkemesi’ni barındıran bir serhat şehridir.
Tarih boyunca Almanya ile Fransa arasında gide gele iki farklı dil, iki farklı estetik ve düşünce biçiminden etkilenen kent; esin kaynaklarına hem benzeyen, hem de kafa tutan özgün bir kültür yaratmayı başarmış, ama nedense Fransız milliyetçiliği ağır basmış yöre halkı sayesinde Fransa’da kalmıştır.
Andersen masallarından fırlamış gibi duran ahşap çatmalı ortaçağ evleri, Ren ve Ron nehirlerini buluşturan su yollarının ortasındaki Küçük Fransa mahallesi, Hıristiyanlık tarihinin mimari başyapıtı sayılan muhteşem katedraliyle öylesine güzel bir kenttir ki Strasbourg, merkez dokusu 1988’den öteye UNESCO dünya kültür mirasına dahil edilmiştir.

***

Birkaç gün için Strasbourg’dayım.
12’ncisi düzenlenen Avrupa Buluşmaları, geçen yıl da katıldığım RVES EUROPEENS toplantıları için davet edildim. Şiarı “Avrupa herkesin işidir” olan bu toplantılar, AB Kamu Yönetimi ve Strasbourg Üniversitesi tarafından düzenleniyor. AB üyesi olsun olmasın Avrupalı tüm ülkelerden gelen politikacılar, işadamları, gazeteciler, bilim insanları, akademisyenler, sanatçılar, STK sözcüleri 7 gün süreyle sabah 7’den gece yarısına kadar kısa ve uzun vadede AB’nin gelecekte izlemesi gereken sosyal, ekonomik ve bilimsel politikalar üzerine öneriler geliştiriyorlar. Bu öneriler, toplantılardan sonra rapor haline getirilip ulusal hükümetlere ve AB yönetimine sunuluyor.
Başta ARTE kanalı, medya tarafından başından sonuna izlendiği için Avrupalı parlamenterlerin katılmaya özen ve üniversite öğrencileriyle yurttaşların yoğun ilgi gösterdiği tartışmalar, kıyasıya eleştiriler, sert istemlerle epeyce geriliyor bazen.

***

Anlayacağınız, tam bana göre bir ortam ve tartışmacılar için yaratılan sansürsüz, çekincesiz ifade özgürlüğü içinde suda balık gibi yüzüyor; son zamanlarda tutmaktan yorulduğum dilimin pasını siliyorum!
Bilimcilerin, “robotların sanayide kullanılmasıyla kitleselleşecek işsizliğe çözüm” aramalarından, sağlıkta kamu sektörünün güçlendirilmesine kadar uzanan toplantı temalarında, benim gibilerin illaki ülkelerinden söz etmek için çağrıldığı sanılmasın. Örneğin bu yılki tartışma konularım, Avrupa’nın yabancı kültürlere yönelik entegrasyon politikasının neden iflas ettiği ve AB politikalarını yurttaş çıkarına olmaktan çıkaran “lobicilik” zehirlenmesi üzerine...
Dinleyenlerin tartışmaya katıldıkları bir düzen olduğu için, laf ister istemez mutlaka Türkiye’ye de gelecek.
Ama ben Türkiye’nin içinde debelendiği açmazı, Türkiye düşmanlarına kullandırmayı reddediyorum.

***

Çünkü yakın zamanda, şunu fark ettim: 15 yıl önce Brüksel ve Strasbourg’a seferler düzenleyip AB’nin kurumsal kişiliklerini AKP’nin Hıristiyan muhafazakârların Müslüman eşdeğeri, mülayim demokrat bir parti olduğuna inandıranlar; şimdilerde aynı AB kurumsallarına AKP diktasını ihbar edip ağlıyorlar. Ama bunu, yurtiçinde zayıflamasına karşın yurtdışında hâlâ çok etkin olan FETÖ’cülerle kol kola yapıyorlar!
Dün AKP’yi pazarlarken de bugün FETÖ’yle işbirliği yaparken de daima Türkiye’nin aleyhine çalışan bu oportünist grup, hep aynı kişilerden oluşuyor. Kullanışlı aptal bile değiller. Sadece kendi akçeli çıkarlarının peşinde koşan sözde liberal, özde tüccar bunlar.
Oysa 15 yıl önce ne söylediysek hepsi bir bir doğrulanan bizler, bugün de yarın olacakları aynı dürüstlükle haber veriyoruz ve tersini yapanlara saygı duymamak, elbette hakkımız!
Strasbourg’da 145 bin Türk yaşıyor. Güncenin devamı gelecek haftaya.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Vekâleten aşk 4 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları