Yağma ve talan ‘adaleti!’

05 Aralık 2017 Salı

Ürettiğinden çok üreyen toplumlar yağma ve talan düzeni yaşarlar.
Yağma ve talan düzenini sömürü düzeniyle karıştırılmamalıdır.
Sömürü düzeninin yaratıcı ve üreticiliğinin çok gerisinde kalan ve bu gidişle onu ve kazanımlarını yakalama ihtimali görünmeyen yağma ve talan düzeninin kıraç topraklarında demokrasi yeşermez, özgürlük ve insan hakları filizleri boy atmaz. Tümüyle aşılamamış yağma ve talan düzeninin örneklerine 21. yüzyılda da rastlanıyor.
94 yıllık Cumhuriyet’in başlangıçtaki büyük hamlelerine karşın, hâlâ eğitimi, yaratıcılığı, üretimi ile sömürü düzenine varamadığı aşikâr olan Türkiye, yağma ve talan düzeninin kendine özgü örneklerinden birini oluşturur.
21. yüzyılın kimi diğer yağma ve talan düzenleri gibi, Türk işi yağma ve talan düzeni de, kendine özgü nedenlerle sandık desteği ilkesini kabul etmek zorunda kalmıştır.
Türk işi yağma ve talan düzeninin çağdaş demokrasilerle tek benzerliği meşruiyetini sandık çoğunluğuna dayamaktan henüz hâlâ vazgeçmemiş olmasıdır.

***

Ama benzerlik yalnızca bu noktayla sınırlı kalmıştır. Çağdaş demokrasilerle başka bir ortak nokta yoktur. Tıpkı düzenin temeli gibi...
Yok olmamak için sürekli büyümek ve çevresini yutmak zorunda olan, yaratılan artıdeğere el koyan sermaye düzeninin düzeyine erişememiş olan yağma ve talan düzeni; üretim eksikliğini, örneklerini Karadeniz’deki HES olaylarında, büyük kentlerdeki “kentsel dönüşüm” etiketiyle sunulan “rantsal dönüşüm” uygulamalarında, çevre düşmanı enerji ve sanayi yatırımlarında, yine çevre düşmanı tarım pratiklerinde gördüğümüz üzere, sahibi olduğu havanın, suyun, toprağın, yeşilin doğanın amansızca talanıyla gidermeye çalışır.
Sistemin özü budur.
Sistemde siyasetin rolü, yağma, talan, rüşvet, irtikap, baskı düzeninin işlemesini sağlayacak çarkları oluşturmak ve dönmesini denetlemektir.
Sistemde siyaset, talan denetim ve dağıtım odağı olan iktidarı oluşturmaya yöneliktir.
Günümüze kadar sarkmış anakronik bir yapı olan talan ve yağma sisteminin, kendine özgü tarihi nedenlerle sandık çoğunluğuna şimdilik mecbur yapısı, talan ve yağmadan herkesin pay alabileceği beklentisini yaratmasını zorunlu kılar.
Üretilen değerlerin paylaşılmasında, mümkün olduğunca geniş kesimlere insanca yaşama imkânı sağlanmasında, fırsat eşitliği yaratılmasında yaya kalan yağma ve talan sistemi kendi umut kapısı olan “yağma ve talan adaleti” kavramını yaratır ve bu umudu pompalar.

***

Siyasi örgütlenme yoluyla yaşama geçirilen sistemin özü, biat eden her kişinin yağma ve talandan pay alma ihtimalinin canlı tutulmasıdır.
Rızada pişer, günü gelir Zafer gibi bize de düşer” şeklinde özetlenebilecek bu umudun gerçekleşme oranının yüksekliği değil, varlığıdır önemli olan. Tıpkı milli piyango bileti alan sigara tiryakisi bir vatandaşın, büyük ikramiyeyi kazanma olasılığının, kansere yakalanma olasılığının milyonda biri olduğunu düşünmemesi gibi, önüne atılan kırıntılar ile yetinerek yağma ve talan düzenine biat eden kişi de yağlı kuyruktan büyük pay alması ihtimalinin ne kadar olduğunu düşünmez.
Burada en önemli hususlardan biri de toplumun mümkün olduğunca geniş kesiminin kuraldışı olması, kuraldışılıktan nemalanmasıdır. Böylelikle herkesin bozuk düzenden pay aldığı duygusuna kapılması ve kuraldışılığı savunmaya soyunması kolaylaşacaktır.
Yağma ve talandan herkesin payına bir şey düşeceği umudunu yaratan “yağma ve talan adaleti” bir illüzyondur (yanılsama).
Düzeni ayakta tutmakta şimdiye dek önemli bir rol oynamış olan bu kavramı iyi anlamak neden toplumların kimi kesimlerinin zaman zaman yolsuzluğa, hırsızlığa ve rüşvete bigâne kaldıklarını kavramamızı da kolaylaştıracaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları