Her Şey Birbirine Karıştı

10 Aralık 2017 Pazar

Siyasal gelişmelerin sınırlar aştığı, iç içe geçtiği iyice gözle görülür hale geldi. Bu iç içe geçmede siyasilerin bilinçli çabalarının rolü olmakla birlikte, süreçlerin karakterinden kaynaklanan yanlar ağır basıyor. Sözgelimi şu ünlü “MAN Adası’nı” Türkiye karasuları içine taşıyamıyorsunuz. O zaman gidip gelen dolarların, örneğin bir Amerikan bankasına uğrayıp geri dönmesi kaçınılmaz oluyor. Orada da kalacak değildir; ne için lazım idiyse oraya harcanacak, artık şirket mi satın alınacak yoksa vergiden muaf bir şekilde harcanmayı mı bekleyecek uluslararası piyasalarda bilemeyiz.

***

Bir başka uluslararasılaşmış olay da, İran kökenli ama bir şekilde vatandaşlığımızı “kazanmış”, “etkin pişmanlık” yoluyla iftira mı gerçek mi bilemediğimiz iddialarla New York’ta serbest kalmayı bekleyen Sarraf olayıdır. Onun iddiaları epey bir zaman önce açıp kapattığımız “bakanlara rüşvet, ayakkabı kutuları, peçete faturalı saat” olayının da yeniden gündeme gelmesine yol açtı. Böylece “milli” olayımız birdenbire “milletlerarası” oldu. El âlemin elinde neredeyse iktidar değişikliğine yol açacak bir silaha dönüşecek, “ulusal gururumuz kırılacak” diye de yüreğimiz ağzımıza geldi!

***

Siyasilerin bu uluslararasılaşma işinden hoşlandıkları da vakıadır doğrusu. Örneğin yeni Türk devletinin statüsünü, sınırlarını, egemenliğini belgeleyen, Kurtuluş Savaşı’nda yenilenlerle, yani “emperyalist ittifak”la yapılmış Lozan Antlaşması’nın Atina’da tartışma konusu yapılmasını anlayamadık, nedenini bilemedik. Ama epeyce dedikodu, rivayet vardır: Bir başka uluslararasılaşmış olayı; “MAN Adası” olayını gündemden kaldırmak için bu yolun seçildiğini söyleyenler var, artık bilemem!

***

Tüm bu ulusal ya da uluslararası gelişmeler olurken, Sümenaltında çoktan çözülmüş “Kudüs’ün statüsü” olayını patlatıverdi akılsız Trump. Ne oluyor, senin derdin mi yok, bir türlü kendini kabul ettirememenin sıkıntısıyla bula bula Kudüs’ü mü buldun? Her neyse, işleri karıştırdı bu Kudüs meselesi. Şimdi neyi neyle örteceğini, neyi gizleyip, neyi açacağını bilemiyor iktidar partimiz. Bu durumda onun da aklına “MAN Adası’nı” başına sarmış olan Ana Muhalefet’e bir ders vermek, çoktandır çekmecede eşref saatini beklemekte olan “belediyeleri hallet” planını gün yüzüne çıkarmak geliyor.
“Nasıl da telaşa kapıldılar” diye hafif bir telaş içinde sağa sola bakıyor iktidar partisi.

***

Yalnız bu türden önü arkası pek hesaplanmamış planların geri tepmesi de olasıdır. Ana Muhalefet partisinin son zamanlarda olmadık işler yaptığını, uzun yürüyüşlere giriştiğini, 2 milyonluk mitingler toplayabildiğini, yolsuzluk dosyalarını birbiri ardınca açtığını görüyor iktidar partisi. Yine de içi rahattır. Muhalefet partisinin çapı çerçevesi iktidar tarafından belirlenen “meşruiyet” sınırlarını aşmayacağına, “devlet geleneğinin”, “genetiğinin” onu durduracağına güveniyor.

***

O nedenle de muhalefetin bağırıp çağıracağını ama radikalleşmeyeceğini umuyor. Uygun zamanda öteki belediyeleri halledecek, belki bir iki vekilin, HDP’liler ya da Berberoğlu gibi tutuklatacak, neden olmasın. Şu çok konuşan Başkan’ın bile zindanı tadabileceğini aklından geçiriyor. Belli olmaz bu işler; şimdiden yüzde 50’yi aşmış muhalefet nerden baksan korkutucudur. Hızlanmak lazım artık.
“Dağları bekleyen korkunun” aşağı doğru indiği gibi bir his gittikçe büyüyor ruhlarında. “Halk darbelere değil, kendi gücüne güvenir” diye zırvalayan densiz sosyalistlerse gazete satıyorlar sokaklarda, sokak aralarında...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları