Devleti Kim Dönüştürecek?

15 Aralık 2017 Cuma

Türkiye nereye gidiyor? İkinci bir soru daha var: Cumhuriyetin kazanımları tehlikede mi ya da artık “tehlikede” sözünün anlamı kalmadı, tümüyle yitirdik mi onları? Bu konuda farklı görüşler var. İyimser görüş; kazanımların henüz yitirilmediği, üstelik saldırıların başarı şansının olmadığı, büyük bir kitlenin Cumhuriyet değerlerine güçlenerek sahip çıktığı yönündedir. Kötümser görüş ise iktidar sahiplerinin bu konudaki sistemli çabasının sonuç verdiği, yasal düzeyde yapılanlara OHAL koşullarında “korumalı mahalle baskısı” ile aşağıdan yerleşiklik sağlandığı, karşı çıkışların güçle bastırıldığını söylüyor.

***

Kötümser tabloya, saldırılar karşısında geri çekilişleri, savruluşları da ne yazık ki eklemek durumundayız. Yükselen milliyetçilik dalgasının, kendini “Atatürkçü, sosyal demokrat, liberal” olarak tanımlayan çevrelerde de bir ölçüde etkili olduğu görülüyor. Özellikle dış saldırılara karşı tutarlı bir konumda yer almak yerine, “milli tutum almak”, “devleti savunmak” adı altında, karşı oldukları rejimi korumaya, kollamaya başlayabiliyorlar. İnandıkları, okudukları kimi yayın organlarının da bu eğilimi beslediği gözle görülüyor.
Bu nedenle “devlet” meselesi üzerinde durmakta yarar var.

***

Teorik olarak “devleti dönüştürme” programına, yani iktidar hedefine sahip sosyalistlerin güncel politikası, polis-jandarma, hapishane vb. araçların halka karşı kullanılmasına karşı çıkmaktan ibarettir. Sol genellikle devletin sınıfsal konumunu unutuyor, “devlet kimin” sorusunun yanıtını aramıyor ya da kapitalistlerin devletini bütünüyle onlara bırakabiliyor, o zeminde savaşma zahmetinden kolayca vazgeçiyor; süreci tahlil etmektense olduğu gibi kabul etme konformizmine teslim oluyor. Devleti dönüştürme amacı bir kenara bırakıldığı için de meydan, iktidarın sonraki adımlarına terk edilmiş oluyor. Özet olarak Türkiye’de devletin dönüştürülmesi, solun değil, sağın, “şeriat devletini” hedefleyen baskıcı rejimin gündeminde yer alıyor.

***

Yazının başında sözünü ettiğimiz devleti dönüştürmeyi, bir şeriat devleti kurmayı amaçlayan radikal adımlar, özellikle eğitim öğrenim alanında bire bir tepkiyle karşılaşıyor. Halk, tehlikeyi somut olarak gördüğü bu alanda tedirginliğini çeşitli yollarla yansıtmaya başladı. Aklın özgürlüğünü esas alan laik toplum yönündeki çabalar, muhalefet güçlerinin direnişi; Gezi, Adalet Yürüyüşü, MAN Adası skandalının deşifre edilmesi gibi başarılı adımlar da bu direnişin somut göstergeleri arasında sayılabilir. Aceleyle, korkuyla üstü kapatılmış, eski ortak FETÖ tarafından planlandığı bilinen 17/25 Aralık olayları bu kez “dışarının siyasi gündemi” nedeniyle tartışmaya açıldı. Rejimin sahipleri ise korkuları yaygınlaştırarak kitle desteğini artırmak için milliyetçiliğe sığındılar; devletin tehdit altında olduğunu bu nedenle sürekli yineliyorlar.

***

Sorumuza geri dönelim; devleti dönüştürmek isteyen kim? Yanıtı basittir; Sol henüz iktidar meselesini çözemedi, devleti dönüştürme fikrinden, amacından ne yazık ki uzaktır. Bir an önce teorik pratik konuya sahip çıkması gerekiyor. Şeriatçı baskıcı bir rejimin heveskârları ise, bağımlı kapitalist burjuva devletini ele geçirdiler; şeriat devletine dönüştürmek için altın bir fırsat elde ettiler. Hızla ilerliyorlar. Her geçen gün, hayatın karartıldığına, toplumsal bilincin ölümcül Tarantula’nın ağlarıyla sarıldığına tanık oluyoruz...
Bu gidişi önlemek, önü açık, ufku geniş demokratik bir cumhuriyet kurmak için fazla zaman yoktur.    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları