Kudüs’ü okul sırasında yitirmek

19 Aralık 2017 Salı

Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma ve ABD Büyükelçiliği’ni oraya taşıma kararı üzerine ülkemizde doğan tepkiler, biraz sakinledi.
İnsanların, haklarının ve hukukun bu kadar pervasızca çiğnenmesi karşısında duyulan haklı infialin yanı sıra, Kudüs’ün üç semavi dinin ve tabii bu arada İslamın da kutsal mekânı olması olayını, duygusal boyutunu artırmaktaydı.
Ülkemizde toplumsal bir infiale neden olan olayın patlak vermesinin hemen ardından dönem başkanı olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı’nı toplamak ve oradan da, Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu kararını çıkarmak başarısını gösteren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Filistinlilerin haklı olduklarını söylüyor ve ardından da ekliyordu:
-Mühim olan güçlü olmak değil, haklı olmaktır.
Ardından da, İstanbul’da topladığı, 57 İslam ülkesinin temsilcisiyle aile resmi çektirerek gövde gösterisi yapıyor, Müslüman Filistinlilere destek veriyordu.

***

Ertesi gün katıldığı bir televizyon programında, İİT’nin tavrı hakkında görüşü sorulan gazetemizin değerli yazarı, dostum Orhan Bursalı bu gövde gösterisinden fazla etkilenmiş görünmüyor ve başarılı bir sonuç alınacağı konusunda kuşkusunu ifade eden açıklamalarda bulunuyordu.
Orhan’ın kuşkulu bakışının nedeni yalnızca bu 52 ülkenin birbirlerine düşmüş olmasından kaynaklanmıyordu.
O, aynı zamanda, İslam dünyasının özgül ağırlığının da yeterli olmadığı kanısındaydı.
Programda da dile getirdiği rakamlara bir bakalım:
1.4 milyarlık İslam âlemi dünya nüfusunun yüzde 23.4’ünü, yani hemen hemen dörtte birini oluştururken, toplam yüksek teknoloji ihracat payı 3.7, patent payı 1.9, ihracat payı 6.9, ithalat payı
7.2. Sanayisi zayıf, teknolojisi dışa bağımlı olan hammadde ihracatçısı, silah ithalatçısı bu ülkeler üretici değil, tüketici ya da başka deyişle ürettiğinden çok ürüyor. İslam dünyasının toplam yüksek teknoloji ihracatı neredeyse Kore’nin yarısı kadar.
Son yıllarda çok büyük oranda beyin göçü yaşayan İslam ülkeleri Orhan Bursalı’ya göre, dünya siyasetinde etkin olamayacak derecede zayıf.
Rakamlara bakınca Orhan Bursalı’nın bu görüşlerine katılmamak mümkün değil.
Uluslararası cangılda artık önemli olan, haklılığını hukuki savlarla kanıtlamanın yanı sıra, güçlü olmak. Eğer yeterli bir güçlü birim yaratamıyorsan, kimileriyle bir araya gelip, güçlü bir birliktelik oluşturmak gerekiyor.
Güçlü olmak, üretici olmak, bilimsel gelişmeye katkıda bulunmak, ileri teknoloji üretip kullanmakla mümkün.
Yüksek teknolojinin vardığı bugünkü noktada, artık üreticilik, yaratıcılık, teknolojik gelişmişlik karşısında yiğitliğin fazla bir etkisi yok.

***

Artık güç, bilimsel düzeyde, teknolojiyi üretme ve kullanma hünerinde, artık gücü olanlar, ürediğinden az değil, ürediğinden fazla üretenler.
Yarışta başı çekenler bunlar.
Günümüz dünyasında, ürettiğin ölçüde, ulaştığın yüksek teknoloji düzeyinde haklısın.
Ve artık ürettiğin, teknolojik gelişmişliğin, yaratıcı gücün ölçüsünde haklı olduğun günümüz dünyasında, her konuda bu ölçütlere uygun olarak haklılığını hep yeni baştan kanıtlamak zorundasın.
Artık güç ile üretkenlik bilimsel gelişmişlik iç içe girmiş durumda.
Böyle bir ortamda davanı, artık savaş meydanlarında, hukuki tartışma forumlarında değil, bilimin teknolojinin geliştirildiği okul sıralarında laboratuvarlarda kazanma ya da kaybetme durumundasın.
Kudüs’ün elde kılıç hak edildiği Selahattin Eyyubi dönemi geride kaldı.
Kudüs şimdi laboratuvar ortamlarında, okul sıralarında hak ediliyor.
Ve korkarım İslam dünyası, şu anda Kudüs’ü okul sıralarında yitirmekte...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları