Ahmet İnsel

Demirtaş kararı ve düşman ceza hukuku

23 Aralık 2017 Cumartesi

Sevgili Selahattin Demirtaş, bir ceza hukukçusu olan sizin alanınızda sizle ilgili bir kararda değerlendirme yapmak kolay değil. Üstelik insanları gülümseterek düşündürecek benzetmelerle bunu en yetkin biçimde yapacak kişilerden birisiniz. 4 Kasım 2016’dan beri devam eden tutukluluğunuzun esas, hatta yegâne nedeni, sizin Meclis kürsüsünde, parti grup toplantısında, mitinglerde, radyo ve televizyonlarda yapacağınız değerlendirmelerin içerik ve biçim açısından siyasal iktidarı en fazla yıpratma kapasitesine sahip olacak olması değil mi?
Sizin milletvekili olmanıza rağmen ve milletvekili görevini yerine getirirken yaptığınız konuşmalar nedeniyle tutuklu yargılanmanıza yapılan itirazı Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu reddetti. Bu kararın benzer durumdaki diğer milletvekilleriyle ilgili pilot karar oluşturduğu belirtildi. Bu AYM kararı, bu konuda daha önce aynı mahkemenin verdiği aksi yöndeki kararla da karşılaştırıldığında, Türkiye’de halen düşman ceza hukuku ilkelerinin vatandaş ceza hukuku ile yan yana uygulandığını gösteriyor. Alınan karar, yürürlükteki olağanüstü hal anayasa yargısı tarafından bunun yeniden tescil ve ilan edilmesi anlamına geliyor.
Düşman ceza hukukunun temel özelliği, fiil veya kusur merkezli ceza hukuku yerine, fail merkezli ceza hukukunun yürürlükte olmasıdır. Bugün bir yanda vatandaşlara tanınan temel hak ve özgürlüklerin korunmasına dayanan bir ceza hukuku kısmi de olsa yürürlükte. Diğer yanda, tam anlamıyla yurttaş olarak kabul edilmeyen ama bundan tamamen dışlanmayan kişilere karşı uygulanan düşman ceza hukuku giderek genişleyen bir çevreye uygulanıyor.
Sevgili Selahattin Demirtaş, yıllarca insan hakları alanında avukatlık yapmış biri olarak, sizin benden çok daha iyi bildiğiniz bir konu bu: düşman ceza hukuku. Siz benden daha iyi anlatırdınız bunu ama sözünüz ve hareketiniz tam da bu nedenle kısıtlı. Ceza hukuku ve hukuk felsefesi profesörü, Almanyalı Günther Jakobs bu kavramı ilk kez 1985’te ortaya attı. Sonra üç aşamada geliştirdi. 2001 İkiz Kuleler saldırısı sonrasında, 2003’te bugün az veya çok, birçok devlette uygulanan “terörle mücadele” politikasının bir parçası haline dönüşen yorumunu yaptı. Düşman ceza hukukunun temel özelliklerinden biri, zanlının masumiyet karinesinin üstünlüğü ilkesinden yararlandırılmamasıdır. Bugün tutukluluk halinin devamı kararını otomatik olarak veren sulh ceza hâkimlikleri, bu düşman ceza hukukunun kilit taşı işlevi görüyorlar.
Devlet düzenine karşı düşmanca tavırlar sergilediği veya sergileme ihtimali olduğu gerekçesiyle uygulanan bu ceza hukuku, hem içerik hem usul yönünden istisnanın genelleşmiş halini ifade eder. İktidarın hoşlanmadığı, ona rahatsızlık veren, iktidarda kalmaya devam etmesine engel teşkil etmesi endişesi taşıdığı muhalefetin “düşman” olarak nitelendirilmesiyle iş başlar. Bu “iç düşman”dır ve dış düşmanın sahip olduğu hukuktan da mahrumdur. Bugün bu anlamda iç düşman, üzerine “terör örgütü üyeliği” veya “terör örgütü propagandası” giydirilmiş makbul olmayan vatandaşlardan oluşan geniş bir kitle oluşturuyor Türkiye’de.
Düşman ceza hukuku, hikmeti hükümet ilkesinin mutlaklaşmasını, başta yargı olmak üzere, devletin tüm kurumlarının iktidardaki güce tam ve mutlak biçimde tabi kılınmasını tamamlıyor. Otokrat niteliği giderek ağır basan iktidar sahibine karşı açık muhalefet gösteren herkesin bilkuvve düşman olarak nitelendirildiği bir düzenin ceza hukuku olarak çalışıyor. Kendisi hukuk devleti düşmanı olan iktidar, iç düşman olarak işaret ettiği şüphelilere, yargı kararı bile olmadan suçlu gömleği giydirdiği gibi, onları hukuk düşmanı statüsüne oturtup, yurttaş olarak hak ve statülerini ortadan kaldırıyor.
Sevgili Selahattin Demirtaş, bugüne kadar sizi hem tutuklatıp hem de mahkemeye çıkıp konuşmanızdan bile rahatsız olan, bunu bile düşmanca tavır olarak gören bir istibdat rejimi yürürlükte. Ben, siz ve sizin gibi demokrasi ve şiddetsiz çözüm yollarından hiçbir şekilde sapmayan, sapmayacak Türkiyelilerle eninde sonunda bu düşmanlık siyasetinin beslendiği istibdat yönetimini değiştireceğimize inancımı koruyorum.
Size ve sizin gibi düşman ceza hukukunun rehin aldığı binlerce kişiye sabır diler, gelecek yılın biten yıldan demokratik Türkiye hedefi açısından daha aydınlık olmasını dilerim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları