‘Parlamenter’ değil ‘paramiliter’ demokrasi!

26 Aralık 2017 Salı

Devletin bir tanımı da “Bir toplumda meşru olarak kaba kuvvet kullanma tekeline sahip olan örgüt” biçimindedir.
Bir de tarihin bize öğrettiği bir gerçek var:
Bu tekel bozulur, kaba kuvvet kullanma hakkı devlet dışındaki kişi ve örgütlerce de kullanılmaya başlanırsa bundan en çok iktidar zarar görür!
Ne yazık ki, toplumsal desteği yitirdiğini fark eden AKP/Erdoğan yönetimi, son çıkardığı KHK’lerle iktidarını kaba kuvvet aracılığı ile sürdürmeye, böylece kendi bindiği dalı kesmeye kararlı görünüyor!

***

Bu konuda İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu özetle şunları belirtiyor:
“KHK ile getirilen en vahim düzenleme ‘resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına ve resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın’ darbe teşebbüsü ve terör eylemlerinin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler için getirilen cezasızlıktır.
Peşinen ifade edelim ki, bu hüküm yok hükmündedir.
Hukuken genel mantığa ve felsefesine aykırıdır.
Bu KHK’ler kanun hükmünde olsa bile hukuk hükmünde değildir.
Bunların hepsi AİHM’den dönecektir.
Bu süreç, en çok da FETÖ sanıklarına yarayacaktır.”

***

Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran da özet olarak şöyle diyor:
“Yürürlüğe giren son iki KHK ile savunma daha da kısıtlandı.
Tek tip kıyafet ile masumiyet karinesi kısıtlandı.
Ne yazık ki paramiliter güçler oluşturmak için ön açıldı. Vatandaş vatandaşa kırdırılacak hale getirildi. Vatandaş vatandaşın sokakta boğazına çökecek hale getirildi.
Bu ülkede kolluk güçleri yok mu da, vatandaşa böyle bir yetki verildi. Bunun bir iç savaş getireceğini tahmin etmiyorlar mı?
Artık TBMM bitmiştir.
Anayasa Mahkemesi sadece adı olan bir mahkemedir. Son iki KHK hukuk tabutuna çakılan son iki çividir.”

***

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da özetle şöyle demiş:
“Çok ama çok tehlikeli. Vahim...
15 Temmuz’un devamı niteliğindeki eylemler ne demek? Kim karar verecek buna? Darbeye karşı direnmek Türk Ceza Kanunu’na göre zaten meşru savunma şartları varsa bir hak.
KHK ile getirilen bu düzenleme, örtülü bir genel affın da ötesinde.
İleride gerçekleşebilecek adam öldürme, linç etme, ev basma eylemlerinin darbeyi bastırmak gerekçesiyle yapılmış olmaları halinde suç teşkil etmeyeceğini söylüyor.
KHK ile genel af olmaz.
İleriye yönelik suç işleme özgürlüğü kanunla bile getirilemez.
Kabile devletlerinde bile olmaz.”

***

Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Önok da özetle şöyle diyor:
“Bu düzenleme, ‘korsan’ bir aftır.
Anayasa’nın değiştirilmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez nitelikteki 2. maddesinde yer alan ‘hukuk devleti’ ilkesine aykırıdır.
İktidarın 15 Temmuz ile bağlantılandıracağı herhangi bir eylem (yani neredeyse her muhalif eylem) bakımından, örneğin, eylemcilere saldırıp onları palalarla kesen kişiler, teorik olarak bu hükümden yararlanabilir.
Siyasi görüşü ve AK Parti’ye yakınlığı/ uzaklığı ne olursa olsun, demokratik hukuk devletine inanan her şahsın vatandaşlık görevi, bu düzenlemeye karşı çıkmaktır.
Bu bağlamda, bu hükmü mazur gören bir kişinin kendisine ‘hukukçu’ falan diyemeyeceğini de söylemek gerekir.”

***

Son söz olarak yine anımsatalım:
Muhalefeti bastırmak için kullanılan devlet dışı kaba kuvvetin (paramiliter güçlerin) en büyük kurbanı, eninde sonunda, kaçınılmaz olarak, onu yaratan iktidar olur!
NOT: Yazıyı, Cumhuriyet davasında karar açıklanmadan yollamak zorundayım. Ama hâlâ bir nebze hukuk ve adalet kavramı kalmışsa, dört Cumhuriyet mensubunun da salıverilmesini bekliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları