Bağış Erten

O sene bu sene olsun

27 Aralık 2017 Çarşamba

Netflix adlı platformun yeni dizilerinden birisi Dark (Karanlık). Zaman kurgusunu bozan, onun lineer/ doğrusal akışına deyim yerindeyse ‘şirk koşan’ bir yapısı var. Holivut değil Alman işi. İlginç bir tarz. İlk bölümü Einstein’ın şu sözleriyle açılıyor: “Geçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark bir illüzyondan ibarettir.” Bizi bir gerilim bölgesine çekeceğini ilk andan gösteren prodüksiyonda lafın devamı şöyle geliyor: “Zamanın doğrusal olduğuna güveniriz. Muntazam şekilde ebediyen ilerlediğini düşünürüz. Ancak geçmiş, şu an ve gelecek bir illüzyondur. Dün, bugün ve yarın peş peşe gelmez. Sonsuz bir döngü halinde birbirlerine bağlıdır. Her şey birbirine bağlıdır.”
Bir gelenek olarak yeni yıl yazısı yazmak için oturdum klavyenin başına. Bir gün önce arkadaşlarla konuşurken iyi şeyler yazmam gerektiği konusunda hemfikirdik. Ama işte gerçekten her şey bir illüzyondan ibaret değilse, tablo pek de iç açıcı durmuyor.
Geçen senenin bilançosuna baktım. Açık söyleyeyim, Arda-Terim-Milli Takım olayını hatırlayınca hemen geri durdum. O anları ne size hatırlatmak istedim ne de kendime. Bu yazı “2017’de ne oldu” yazısı olmamalı. Çünkü hakikaten tekerrür kaçınılmaz ve hakikaten bu bir illüzyon olmalı. O yüzden bir futbol klişesine sığınmak doğru geldi: “Önümüzdeki maçlara bakalım.”
Türkiye için, 2018’de futbol tanrılarından gerçekten ne dileyebiliriz ki acaba? Ne güzel lig yarışı var, oyunun artan bir kalitesi var. Bu devam edebilir mesela. Yerli antrenörlere, madem bu kadar iyiler, neredeyse tüm lige sahip çıktılar, bize iyi futbol göstermeleri için bir borç yazılabilir mesela. Fransız Le Guen, Rumen Şumudica ve İspanyol Badia’dan da harika işler çıkarmasını isteyelim. Çünkü onlar da giderse yüzde 98’i Müslüman bir ülke klişesini futbolda geçmiş olacağız. O kadar da olmasın mümkünse.
Ama yerli antrenörlerden sadece iyi futboldan ibaret bir beklentimiz yok. Türkiye’yi çok iyi bilen insanlar olarak genel gerginliğimize katkı vermemelerini de rica edebiliriz onlardan. Rekabet uğruna değerleri feda etmesinler. ‘Kötü kaybeden’ olmaktan bari bu yıl birazcık olsun taviz versinler. Ligin son haftasına gelirken yaka silkmeyelim. Son düdük çaldığında güzelim oyundan nefret etmeyelim.
Ayrıca, gelin şu ayrımcı, cinsiyetçi, maço dilden kurtulalım. ‘Adam gibi adam’ sözü literatürden çıksın. Ergen erkek çocukları gibi her mutsuz olduğumuzda kapıyı çarpıp gitme heveslisi olmayalım. Bu oyunun dili, dini, ırkı olmadığını unutmayalım. Birbirimizi dinleyelim en azından. Başta Amedspor’a ve tüm bölgesel ayrımcılığa uğrayan takımlara sahip çıkalım. Aslında bir oyun ya futbol, onu hatırlayalım ve meşin yuvarlağı kadın- erkek, çoluk çocuk, yaşlı-genç, yani topyekûn eğlenmenin bir vesilesi olarak görelim, gerilmenin değil!
Çok sevgili ‘Üç Büyükler’, hepinizin başında efsane denilecek isimler var. Tehlike anında camı kırıp çağırdığınız isimler onlar. Gördüler, geçirdiler. Camialarında özel bir saygınlıkları var. Ne olur, birbirinizi ve bu isimleri kavga-dövüşün nesnesi yapmayın. Lig heyecanla bitsin, asabiyetle değil! Bu yıl Dünya Kupası var hem. Tamam, gitmiyoruz ama Dünya Kupası futbolun en büyük karnavalıdır. Hatta futbolun kendisinden bile güzeldir. Onun olduğu bir yıl ne olur kötü geçmesin! İnsanı yalvartmayın kardeşim!
Bunlar iyi güzel de Dark adlı dizinin ilk bölümü, Anadolu’nun en eski uygarlıklarından Hititlerin olduğu iddia edilen bir duayla bitiyor: “Tanrım değiştiremeyeceklerimi kabullenmek için sabır, değiştirebileceklerimi değiştirmek için cesaret, ikisinin arasındaki farkı anlamak için akıl ver.”
Dark’ta bir de sık tekrarlanan bir söz daha var: “Her şeyin bir zamanı var.” Sevgili 2018 yılı, sözüm sana. Umarım döngünün parçası olmazsın ve umarım bir şeylerin zamanı seninle birlikte gelmiştir. Umut, cesaret ve akıl yılı olabilir misin mümkünse?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları