RIZA TÜRMEN Eski AİHM Yargıcı: Hukuk devleti olmamak
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

RIZA TÜRMEN Eski AİHM Yargıcı: Hukuk devleti olmamak

19.01.2018 03:51
Güncellenme:
Takip Et:

Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın bireysel başvurularıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi (AYM), 11 Ocak 2018 tarihinde karar verdi. Her iki gazeteci bakımından, tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtilerin ortaya konulmadığını, bu nedenle Anayasa 19. maddede düzenlenen “kişi hürriyeti ve güvenliği” hakkının ihlal edildiği sonucuna vardı. AYM, aynı zamanda gazetecilerin tutuklanmalarının ifade ve basın özgürlüğünü ihlal ettiğine de karar verdi. AYM, kararını “ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması” yani gazetecilerin tahliye edilmesi için ilk derece mahkemelerine gönderdi.

Bundan sonra, 26. ve 13. Ağır Ceza Mahkemeleri’nin yapmaları gereken tek bir şey vardı: Gazetecileri tahliye etmek. Bu öylesine açık ve tartışma götürmeyen bir sonuç ki, hukuk devletinin askıya alındığı bir Türkiye’de bile bunun başka türlü olabileceği kimsenin aklına gelmedi. Ancak kimsenin aklına gelmeyen 13. ve 26. Ağır Ceza Mahkemesi yargıçlarının (muhalefet görüşü yazanlar dışında) ve siyasal iktidarın aklına geldi. İlk derece mahkemeler, kararı uygulamayı reddetti. Böylelikle, Türkiye’deki hukuk devleti krizi derinleşti, yeni bir boyut kazandı. Sorunun iki yönü var.

1. AYM’nin bireysel başvuru kararlarının bağlayıcılığı

Anayasa’nın 153. maddesi, AYM kararlarının kesin olduğunu ve yasama, yürütme ve yargı organlarını bağladığını belirtir. 153. madde AYM’ye bireysel başvuru hakkı kabul edilmeden önce yazılmış bir maddedir. 2010’da Anayasa değiştirilip AYM’e bireysel başvuru hakkı kabul edilirken, bireysel başvurular 153. maddenin kapsamı dışında bırakılmadı. O nedenle, AYM’nin bireysel başvuru kararları, başka kararları gibi, kesin ve bağlayıcıdır. Ortada bir hukuk boşluğu yok. Bunu kabul etmemek, bireysel başvuru hakkını etkisizleştirmek sonucunu doğurur.

AYM bir bireysel hakkın ihlaline karar verdiği takdirde, kararın nasıl uygulanacağı 6216 sayılı AYM’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve AYM’nin iç tüzüğü ile düzenlenmiştir. 6216 sayılı kanunun 50. maddesine göre, AYM ihlal kararı verirken, ihlalin ortadan kaldırılması için yapılması gerekenleri hükmeder. İç tüzüğün 19. maddesine göre ise, AYM kararda ihlalin ve sonuçlarının hangi şekilde ortadan kaldırılabileceği hususunda yapılması gerekenleri belirtir.

Alpay ve Altan kararlarında AYM tam da bunu yaptı. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlaline karar verdi ve bu ihlallere son vermesi, yani Alpay ve Altan’ın serbest bırakılması, için kararları ilk derece mahkemelerine gönderdi. AYM kararları kesin ve bağlayıcı olduğundan, ilk derece mahkemelerinin bu kararlara karşı direnme yetkisi yoktur. Anayasa ve yasalar ilk derece mahkemelerine böyle bir yetki vermemiştir. İlk derece mahkemeleri AYM kararlarını uygulamamakla Anayasa’yı açıkça ihlal ediyor.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 12.01.2016 tarihli kararı da bu görüşü doğruluyor. Yargıtay kararına göre, “AYM’nin bireysel başvuru sonucunda verdiği ihlal kararları, ... başvuruya konu idari işlem ya da karar açısından geçerli ve bağlayıcıdır. ... AYM’nin kararı karşısında, derece mahkemelerinin başvuru konusu somut olay ve kişi bakımından artık başka türlü karar vermesine olanak yoktur.”

2. AYM’nin yetki gaspı yaptığı savı

AYM’nin kararına karşı direnen 13. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye talebini reddderken AYM’nin “Yerel mahkemelerin yerine geçerek delil değerlendirmesi yapamayacağı”, “Ceza mahkemelerinin mahkûmiyet ya da beraat yönündeki kararlarının yanlış olduğunu söylemeyeceği”, AYM’nin kendisine tanınan sınırlar dışına çıkarak yetki gaspı yaptığı, dolayısıyla verdiği kararların kesin ve bağlayıcı olduğunun ileri sürülemeyeceği görüşlerine yer verdi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da “AYM’nin beraat kararı verme yetkisi yoktur” dedi.

Önce, bir adli kontrol önlemi olan tutuklamanın, davanın esasıyla ilgili olmadığını belirtmek gerekir. Tutuksuz yargılanan bir sanık hapis cezasına mahkûm olabileceği gibi, tutuklu yargılanan bir sanık beraat edebilir.

Tutuklama ile ilgili Anayasa’da, yasada, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki (AİHS) hükümlerin amacı, kimsenin özgürlüğünden keyfi bir biçimde yoksun bırakılmamasını sağlamak. Bu amaçla, demokratik bir toplum ve böyle bir toplumda görev gören yargı organları için büyük bir önem taşıması gereken “kişi özgürlüğünün” ancak hukuka uygun olarak ortadan kaldırılmasını güvence altına almak.

Anayasa’nın 19. maddesi ancak bir kişinin suçluluğu hakkında “kuvvetli belirti” bulunması durumunda yargıcın tutuklama kararı verebileceğini öngörüyor. AİHS, tutuklama için “makul bir kuşku” ölçütünü arıyor. CMK’nin 100. maddesi “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerden” söz ediyor. AİHM’nin ve AYM’nin “kuvvetli suç şüphesi” olup olmadığını incelerken başvurduğu ölçüt şu: Üçüncü bir kişiyi suç işlendiğine ikna edebilecek somut deliller ya da olgular var mı? Bu soruya yanıt ararken, AYM, elbette tutuklama kararı veren mahkemenin dayandığı kanıtları ve olguları incelemek zorunda. Bu kanıtların ve olguların üçüncü bir kişiyi suç işlendiğine ikna edebilecek nitelikte olup olmadığına bakmak zorunda. AYM’nin “delilleri değerlendiremeyeceği” görüşü, davanın esasına ilişkin başvurular için doğru olabilir. Ama tutuklama için böyle bir görüşün kabulü, AYM’nin ilk derece mahkemelerine ters düşen karar veremeyeceği gibi bir sonuca yol açar. Oysa, AYM’nin yetki alanını ilk derece mahkemeleri değil, Anayasa çizer.

AYM’nin kararı ile gazetecilerin hâlâ tutuklu olmalarının hukuksal bir dayanağı kalmadı. Ortada fiili bir durum var. Bir ülkede insanlar hukuka aykırı, keyfi bir biçimde özgürlüklerinden yoksun kılınıyorsa, o ülkede hukuk devletinden söz edilemez.

3. Bundan sonra ne olacak?

Bundan sonra AİHM, gazetecilerin öncelik verdiği başvurularıyla ilgili karar verecek. Karar, büyük bir olasılıkla, AYM’nin kararına benzer bir karar olacak. Ancak, AYM’nin kararına karşın gazetecilerin tutukluluklarının sürmesi yeni bir hak ihlali oluşturacak.

AYM kararlarına benzer bir kararın AİHM’den çıkması durumunda, ağır ceza mahkemeleri ne yapacak? “AİHM kararlarını da tanımıyorum” mu diyecek? AİHM kararları ile AYM kararları arasındaki fark şu: AİHM kararlarının uygulanması devletin bir yükümlülüğü. Devlet, kararların uygulanması için gerekli önlemleri almak zorunda.

AİHM olası kararı gereğince gazetecilerin tahliye edilmesi, ağır ceza mahkemelerinin ve genellikle Türk yargısının saygınlığı açısından olumlu bir sonuç doğurmayacağı ortada.

Bunun yanında, AYM’ye bireysel başvuru yolunun, ilk derece mahkemelerinin kararlara uymaması nedeniyle etkisizleştirilmesi, AİHM’de, AYM’nin etkili bir iç yargı yolu olup olmadığı konusunda soru işaretlerine yol açacak.

Bu konudaki tartışma, soyut bir akademik tartışma değil. İnsanlar hukuka aykırı olarak cezaevlerinde bulunuyor. Öte yandan, Türkiye’nin hukuk devletinden ne denli uzak olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Bu durumda, devlet yetkilileri “Bu yargı organları arasındaki bir tartışmadır. Ben karışmam” diyemez. Hukuk devletine uygun davranılmasını sağlamak devletin sorumluluğu.

RIZA TÜRMEN
Eski AİHM yargıcı

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025