Aslolan Üretmektir...

06 Temmuz 2014 Pazar

Doğada, en güçlü olan değil, değişime iyi ayak uydurabilen ve yön verebilen hayatta kalır.
Bu sözü sadece günlük tartışmaların yoğunluğu içinde değil, aynı zamanda doğayla kucak kucağayken de anımsarım. Değişim üzerine beynime not ettiğim onlarca sözün en önemlilerindendir.
Başkentin, Türkiye’nin siyasal iklimi insanın doğayla buluşmasını güçleştirse de, arada derede eski-meyen ağaç dostlarımla buluşmalar beni hem günlük yoğunluğun dışına çıkarır hem de ortasına gömer.
Ağaç dostlarımın arasında sık diyalog kurduğum kestanenin meyvelerinin olgunlaşmaya başladığı dönemdeyiz. Baharla birlikte tomurcuklarından patlayan yaprakların fıskıye gibi yükselip etrafına yayılmasıyla başlayan gösteri, her gün sunum değiştirdi. Onlarla elbette her gün buluşamadım ama en azından haftalık görüşmelerde aradaki değişime bakıp şaşırmadan edemiyordum.
Yaprakların ortasından yükselen çiçeklenme çubuğu nisan sonu mayıs başında tam bir renk cümbüşüydü. Etrafta yapraklar, ortada tepeleme yükselen kestane çiçekleri “hoş bir geçiş vardır baharla yazın arasında” şarkısını söylüyordu.

***

Haziran başında çiçekler pul pul solup dökülürken altından kestane bebecikleri çıktı. Önce mercimek sonra nohut gibi oldular. Ve hemen üzerlerinde dikencikler belirdi. Başlangıçta tüy gibi duruyorlardı. Çok geçmeden içindeki kestaneyi koruyan yeşil kabuğun üzerinde, dokununca sertliği hissedilen dikenler büyüdü.
Haziranın ikinci yarısında çiçek tutamının yerini tamamen kestane meyveleri almıştı. Her çiçek gövdesinden kestane doğurmuştu ama, daha başlangıçta bunların ancak yarısı hayatta kalabildi, yani dalında durabildi. Çoğu esen rüzgârla birlikte savruldu gitti.
Yaşam çizgisini özenle takip ettiğim dallardan birinde 30’la başlayan kestane sayısı temmuz başında 3’e düşmüştü. Onlar da ceviz büyüklüğüne ulaşırken dalından hafif eğilmiş, hayatta kalma mücadelesini başarmanın övüncüne bürünmüştü. Nisan başında çiçeklenen 10-15 santimlik çubuk ise sararan uçlarına inat dip kısmındaki kestaneleri özenle taşıma mutluluğundaydı.

***

Bütün bu doğanın kaçınılmaz dönüşümü, değişimi içinde benim en çok ilgilendiğim ise baharın başında fışkıran yaprakların hemen dibindeki sapla onu taşıyan dalın buluştuğu yer oldu. Ağacın belki en az görünen yeriydi ama, üretimin kesintisiz devamlılığının başlıca göstergesi buradaydı. O sapla dalın buluştuğu dipte önümüzdeki bahar açacak tomurcuk belirmişti.
Birkaç hafta sonra kestane meyvelerine ev sahipliği yapan yeşil kabuk çatlayacak, içindeki siyah kahverengi kestaneler güneşle tanışacak. Onlar yaşasın doğduk derken çok geçmeden toprağa dökülecekler.
Meyveleri, usul usul sararan yapraklar izleyecek. Her ağacın yaprağı kendince bir şeyler anlatır. Kestaneninkiler birbirine karışan dereler gibi iri damarları, engebeli yeşil platoları andıran yüzeyleriyle sohbete değerdir.
Sararmış yapraklar daldan toprağa hayat vermek üzere ölüme dökülürken tam koptukları yerde dalın bağrına yapışmış, kundağa sarılmış bir bebeyi anımsatan tomurcukluk geleceği müjdeler.
O tomurcuk öğretir ki, aslolan üretmektir. Yaşamın en devrimci yanı mevsimlerin gerçeğini yaşamak, üretme duygusundan kopmamaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları