Aydın Engin

Okul kenefi ihalesi

07 Şubat 2018 Çarşamba

Başlık sizi yanıltmasın, yine CHP üstüne bir Tırmık okuyacaksınız. Arifesiyle, ertesiyle dört gün bir CHP kurultayı yaşadıktan sonra öyle iki yazı ile geçiştiremem…
CHP’lilerden başlayın, CHP ile uzaktan yakından ilişkisi olmayanlara kadar uzanan bir çevrede CHP denince diller Kemal Kılıçdaroğlu için çözülüyor.
AKP Reis’inin seçmen desteğine dayanarak esip gürleme dozunu günden güne artırdığı, aynı kitlenin gözü kapalı desteğine yaslanarak “Salla sallayabildiğin kadar; üfür üfürebildiğince”ye katlanılması güç bir hız verdiği şu günlerde çok yaygın bir umutsuzluk duygusu var. Pek çok ve pek farklı çevrelerde sürekli “AKP Reis’inden nasıl kurtulacağız; bu ülke nasıl kurtulacak” sorusuna cevap aranıyor ve bulunamıyor.
Kendi yurttaş sorumluluğundan kurtulup sorumluluğu omuzlarına yıkacağı bir “suçlu” bulmanın en kolay yolu da hedef tahtasına CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu oturtmak.
Bunu 36. kurultay boyunca delege ya da seyirci olarak salona gelmiş pek çok kişiden duydum, gözledim, dinledim. AKP Reis’ine karşı bir seçenek yaratamayan CHP’de bütün suç Genel Başkan’da. Buyrun dört gün boyunca defterime düşmüş notlardan bir seçki:
- … Genel merkez ekibini yetersiz, yeteneksizlerden kurdu… AKP Reis’ine laf yetiştirmeyi marifet sanıyor… Tayyip Erdoğan’ın belirlediği gündeme esir düşüyor… Partiye Alevileri doldurdu… Hayır, hayır, kendisi Alevi olduğunu sakladığı gibi partideki Alevilerin de önünü kesiyor… Cesur değil… Bürokrattan lider çıkar mı abi, çıkmaz tabii… Yeterince Atatürkçü değil… Partideki ulusalcı gericiliğe karşı çıkacak cesareti yok… Partiyi Atatürkçü olmayan Kürtçü solcular ele geçiriyor, Genel Başkan seyrediyor…
Bu kadarı yetsin.
Acaba CHP’nin sorunu Kemal Kılıçdaroğlu mu ya da Kılıçdaroğlu’ndan mı ibaret?

***

Bir kurultay gözlemi paylaşacağım.
İki başkan adayından Kemal Kılıçdaroğlu önce konuştu. Konuşması ölçülü alkışlarla karşılandı. Konuşmanın sonunda ise bütün delegeler Kılıçdaroğlu’nu ayağakalkarak alkışladılar.
Bir süre sonra ikinci aday, Muharrem İnce konuştu. Konuşma tribünlerin yoğunalkış desteğiyle sürüp gitti. Üstelik gitgide tırmanan alkışlarla.
O sırada, tam da o sırada salonun ortasında yer alan ve sayıları 1200’ü aşan delegeler arasında Muharrem İnce’yi alkışlayanların sayısı bir elin parmaklarını yageçmiyor ya birazcık geçiyor. Geri kalandelegeler İnce’yi belirgin bir sessizlik, donuklukve sessizlik içinde dinlediler.
Konuşmasında delegelerden ciddiye alınabilecek bir alkış desteği görmeyenMuharrem İnce’ye sandıktan 447 oy çıktı.Delegelerin üçte biri…
Peki, İnce’ye oy verecek tercihi yapan delegeler konuşma sırasında niye heykel gibi durup, donuk gözlerle İnce’yi dinlediler?
İl başkanları görür, belediye başkanlarının haberi olur, genel merkez adlarının yanınabir işaret koyar diye mi?

***

Haydi bir gözlem daha:
İstanbul’dan Ankara’ya bir uçak dolusudelege ile gittim. Dönüşte de hemen hemenbir uçak dolusu delege ile birlikteydim…
Benim gibi “bir yabancı” ile sadece partiye,kurultaya ilişkin görüşlerini paylaştılar.Ama kendi aralarında yoğun sohbetler kaynattılar ve benim kulak misafiri olabileceğimi ya akıllarına getirmediler ya da umursamadılar.
O sohbetlerde CHP’li belediye başkanları kıyasıya çekiştirildi. Tanıdıkları işe almadıkları için ve partililere ihale vermedikleri için…
Bir delegenin sözlerinden kendisinin müteahhit olduğu belli oluyordu. Arkadaşlarına dert yandı:
- Yav arkadaş, il başkanım, haydi onunetkisi olmaz, belediye reisim Milli Eğitimmüdürüne bir telefon etse ilköğretim okulunun kenef ihalesini ben kapardım. Etmediler arkadaş. Kıllarını bile kıpırdatmadılar.Böyle partililik olur mu?
Kenef müteahhidi delege haklı. Böyle partililik olmaz. Kurultay delegesi olacak kadar öne çıkmış böyle partililerle de CHP’den köy ya da kasaba olmaz… 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları