Sonuçları önceden belli seçimler...

15 Şubat 2018 Perşembe

Mısır’da 26-28 Mart’ta yapılacak başkanlık seçimlerini kastediyorum. Yakın gelecekte Türkiye içinde söylenebilir ama bu başka bir yazının konusu.
Mısır’da başkanlık seçimlerine, medya, internet ve genelde muhalefet üzerindeki ağır baskılar altında gidiliyor. Muhalefetin adayları, tutuklanarak ya da çekilmeye zorlanarak tasfiye edildiler. Böylece, halen iktidardaki devlet başkanı Sisi’nin zaferi kesinleşti. Bu durumda, muhalefeti oluşturan çeşitli akımlar, bu koşullarda, serbest ve adil biçimde gerçekleşmeyeceğini ileri sürerek, seçimleri boykot etmekten söz ediyorlar.
 
Mübarek - Mursi - Sisi
2011’deki Tahrir Meydanı İsyanı, Mısır’ı 30 yıldır baskıcı bir rejimle, neo-liberal ekonomi politikalarıyla, esas olarak da orduya dayanarak yöneten Hüsnü Mübarek’i istifa etmeye zorladı.
Mısır toplumunda, ekonomisinde çok özel ayrıcalıklara sahip ordu, kendi iktidarının sallanmasını göze almak yerine Mübarek’i çekilmeye zorladı. Böylece, başlayan “demokratikleşme süreci” içinde, genel seçimler ve başkanlık seçimleri, demokratik muhalefetin yeşermesine, hazırlanmasına olanak tanınmadan aceleyle yapıldı. Bu koşullarda Mısır toplumunda ordudan sonra en örgütlü grup olan Siyasal İslam, Müslüman Kardeşler’in liderliğinde parlamentoda çoğunluğu alırken, Başkanlığı da Müslüman Kardeşler’in adayı Mursi kazandı.
Devletin, yürütme, yasama organlarını ele geçiren Müslüman Kardeşler toplumun geri kalanının demokratikleşme beklentilerini, çözülmesini arzuladıkları ekonomik sorunları bir kenara bırakıp devleti, toplumu, kendi özgün çıkarlarına uygun biçimde dönüştürücü dinci yasaları tasarlamaya ve meclisten geçirmeye öncelik vermeye başladı. Tahrir İsyanı’nı gerçekleştiren halk güçleri 2013 yılında yeniden sokaklara döküldüler. Müslüman Kardeşler iktidarının, kendi ayrıcalıklarını da tehdit etmeye başlamasından rahatsız olan ordu, bu ortamda, General Sisi önderliğinde bir darbe gerçekleştirdi. Darbeyi ABD destekledi.
Darbe yalnızca Müslüman Kardeşler’e değil, tüm muhalefete yönelik baskıcı bir rejimi derinleştirerek restore etmeye başladı. 26-28 Mayıs 2014’te yapılan başkanlık seçimlerini Sisi ezici çoğunlukla kazandı. Sisi döneminde devlet organlarındaki tasfiyeler, muhalefet üzerindeki baskılar hızlandı. Son verilere göre siyasi tutuklu sayısı 60 bini aştı. 8 bine yakın sivil, askeri mahkemelerde yargılandı, 2 bin 332 kişi ölüm cezasına çarptırıldı. Yüzlerce kişinin seyahat özgürlüğü kısıtlandı. 500’e yakın internet sitesi kapatıldı, 60’a yakın gazeteci yazar tutuklandı, 17 yeni tutukevi inşa edildi.
Ekonomik neo-liberal uygulamalar, politikalar hızlandı. Bu sırada ordunun ekonomik ayrıcalıkları, mali sektörü, endüstriyi kapsayacak biçimde genişledi.
 
Boykot  ama nasıl?..
Sisi’ye karşı yarışacak, hemen hepsi ordu içinden gelen başkan adayları çeşitli iddialarla ya tutuklandı ya da çekilmeye zorlandı. Adaylık başvurusu için tanınan süre biterken, Sisi’yi destekleyen küçük bir partinin başkanı göstermelik bir aday olarak yarışa sokulunca muhalefet boykottan söz etmeye başladı.
Rejimin sözcülerinin, rejimin elindeki dini kuruluşların, boykotun şeriata, milli çıkarlara aykırı olduğuna ilişkin açıklamaları, muhalefetin de birlik kurmaktan çok uzak bir yapıda olması, Sisi’nin zaferini garanti ediyor.
İslamcı akımların oluşturduğu Güçlü Mısır Partisi, Sisi’ye karşı olan herkesle ittifak kurmaya hazır. Ancak seküler demokrat ve sol akımlardan oluşan, Demokratik Hareket, bir kez canı yandığı için İslamcı Partilerden uzak duruyor, Mursi’yi desteklemiş olan, sol liberallere ve Devrimci Sosyalist Örgüt isimli gruba güvenmiyor. Böylece, ortak bir muhalefet cephesi oluşamıyor. Mısır halkı da sonuçları daha şimdiden belli bir başkanlık seçimine doğru zorla sürükleniyor.
Yaklaşan seçimler söz konusu olduğunda, Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. Bir farkla ki (biraz iyimserlikten zarar gelmez), muhalefetin kendini toparlayarak AKP-Siyasal İslam iktidarının kurduğu oyunu bozması için henüz vakit çok geç değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları