170 Yaşında Bir Delikanlı

23 Şubat 2018 Cuma

En çok okunan mı bilemeyiz ama en çok satan kitaplar listesinde 170 yıl önce yazılmış bir kitap başı çekiyor: Komünist Manifesto ya da kısaca Manifesto; işçileri dünyayı değiştirmeye çağıran kitaptır. Marx’ın izinden giden işçi, emekçi sınıflar sosyalizmi neredeyse bir dünya sistemi haline getirmişlerdi. 2. Savaş sonrası Avrupa’ya yayılan deneme yüzyılı bulmadan yıkıldı. Ama sosyalizm, umut aşılayan değişimin adı, adresi olmayı sürdürüyor.

***

Üstelik diyorlar ki, bu süreçte kapitalizm bunalımları ile baş edemez hale geldi. Toplumsal devrimlerin öncüsü siyasal devrimlerin çalkantıları tüm dünyada, dipten gelen bir dalga halinde insanları sarsmaya, egemenleri titretmeye başladı. Bu belki de sıradan politikacının ürkek halinin bir fotoğrafı, umutla bekleyen sınıfların da hevesi olabilir. Ama biliyoruz ki güç sahiplerinin korkusu her zaman nesnel nedenlere dayanır; onlar durup dururken, Davos’larda, Münih’lerde, IMF’lerde, Dünya Bankalarında “eyvah! eyvah!” çığlığı atmazlar, “kör ve batak piyasayı nasıl kurtarabiliriz” derdine düşmezler.

***

Korkuyu, kaygıyı yenmenin en genel geçer yolu ise silah satışlarının artması, enerji kaynaklarına el koyma savaşlarının kışkırtılması, “gelişmekte” olduğu varsayılan, kültürel yoksulluk, yoksunluk içinde bulunan ülkelerin kolayca savaş piyasasına sürülebilmesidir. Pek çok “haklı”, “haksız” nedenle bu ülkelerin politikacıları, kolayca aralanan tehlikeli kapılardan girmeye hazır, hızlı ve garantili sonuçlar elde edecekleri propagandasına inanmaya eğilimlidirler.

***

Her neyse o kitap, Marx’la Engels’in birlikte yazdıkları Manifesto çok satmayı, insanları etkilemeyi sürdürüyor. Aynı listede yine ön sıralarda Müslümanların kutsal kitabı Kuran, Hıristiyanların kutsal kitabı İncil ile Eski Ahid adıyla bilinen Tevrat yer alıyor. Denilebilir ki, insanoğlu, hem siyasal devrim için hareketlenebiliyor hem de dinin sağaltıcı kollarına sığınabiliyor, kimi zaman da sapkın şeyhlerin, şıhların, emirlerin çılgınlaşan serüvenlerinde, bin yıl öncesinin “şeriatında” kurtuluş arayabiliyor.

***

Marx’ın dinle ilgili söyledikleri, cımbızla seçip tahrif edilmiş cümle bir yana, gerçekte günümüzde olup bitenlere ışık tutucu niteliktedir. Marx der ki: “Din bu dünyanın genel teorisidir. Onun ansiklopedik özeti, onun popüler biçimli mantığı, onun tinselci point d’honneur’ü (onuru) kendinden geçmesi, ahlaksal onaylanması, görkemli tamamlayıcısı, teselli ve aklanmasının evrensel temelidir. Din insani özün doğaüstü gerçekleşmesidir...” “Din ezilen insanın içli ezgisi, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığı, tinin dışlandığı toplumsal koşulların tinidir.”

***

Kapitalizmin vahşi koşullarında kendine “dindar” diyen kimilerinin ciğer söken, yürek yiyen canilere dönüşmüş olması da günümüzün bir başka acı gerçeğidir. Dinin, bu köktencilerden kurtulması, “gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde gerçek üzüntüye karşı protestoya” dönüşebilmesi, çağdaş dünya ile barışmasının yolunu açacak, hem de onun çaresizleştikçe çılgınlaşan emperyalist kapitalizmin kör aracı olmasını önleyebilecektir.

***

İnsanın dinle iliskisi, onun kendine, dünyaya, dünyadaki varlığına, ürettiklerine yabancılaşması demekse, hurafenin boyunduruğundan kurtulmak atılacak ilk adım olabilir. Böylece nüfusun çoğunluğunu oluşturan sınıfın, her geçen gün dünyayla, bilimle, teknikle ilişkisi, kısaca bu dünyayla ilgili bilgisi, dolayısıyla kendisiyle ilgili yükselen bilinci siyasal devrimin kapılarını da açabilir.
Siyasal devrim, umutsuzca beklediğimiz Godot değil, içinde bulunduğumuz kaotik ortamın öteki adıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları