En kirlisi sandıkla darbe

24 Şubat 2018 Cumartesi

Uygarlığın, insan hakları savaşımlarının kazanımlarının, ister evrensel, isterse ülke sınırları kapsamında olsun, insana aykırı, en acımasız katledilmesinde, hak, hukuk, demokratik düzenin ayaklar altına alınıp çoğunluğun çağlar gerisinde, yoksunluk, yoksulluk içinde çaresizliğe savrulmalarında.. sandık, silahlı güçten çok daha etkili silah olarak kullanılabiliyor..
Yakın tarihimizden 12 Eylül askeri darbesi, ülkedeki anarşi, terör kaosuna son verme gerekçeliydi.. İç-evrensel ölçekli projelendirilmesinde, Sovyetler Birliği’nin parçalanması, iki kutuplu dünya düzenine son verme odaklı, eşitlikçi denge adına kapitalist emperyal düzen, cephede, demokrasi, insan hakları, sosyal devlet, sendikal hakların kazanımlarının budanması vardı. Türkiye, söz konusu hakları çok gecikmiş olarak bir askeri darbe olan 27 Mayıs sonrası, 1961 Anayasası, 63’e uzanan basın özgürlüğü, demokratik örgütlenme, sendikal haklar, düşünce, örgütlenme özgürlükleri kapsamlarında çok geç yakalamıştı. Ancak kurtuluş, kuruluş, Atatürk devrimleri, laik Cumhuriyet değerlerine eklemlenen toplumsal bilinç, örgütlenmelerin ateşlemesiyle, patlama boyutunda bir gelişmeyi yakalamıştı.
İnsan hakları, demokrasinin işleyişinde güç odağı Amerika, hep AB kurucu ülkelerinin gerisinde durmuş olarak yaşanan evrensel haklar, hukuk, demokrasinin işleyişi gelişmelerinde, 1960’lı yıllarda yaşanan tıkanmalar, 68 ruhu olarak bilinen gençlik, sol, sendikal hareketlerin itici gücünde, anlamlı toparlanmaları üretse de, 1970’ler, 80’ler çaktırmadan, kavram karmaşası içinde, siyaset ve sermaye çıkarları adına geriye çekilmeler, kayıpları içeriyordu. Özetle Sovyetler’in demokratik olamasa da eşitlikçilik, emeğin, üretenlerin adına adil paylaşımın, Marksist ideolojinin ürünü olarak savrulması, emperyal-kapitalist dünya içinde, hele de parçalanan Doğu Bloku’nda her ülkenin özeline uyan koşullarda, sandıkla darbeler stratejilerinin uygulamaya sokulmasını kolaylaştırmıştı..

***

Dünya çapında tıkanan askeri darbeler yerine sivil, sandık darbelerinin yaşamda geçerlilik kazandırılması akışı içinde, evrensel insan hakları, hukuk devleti, demokrasi, sendikal hakları, sol siyaset örgütlenme gücünü geç yakalamış, hızlı yol almış Türkiye’nin gidişine çifte kavrulmuş fren projeleri, pratiği kaçınılmazdı.. 12 Eylül darbe süreci, askeri darbe, sivil darbeler, sandık adına işleyiş boyutları ile çok ilginç bir o kadar başarıyla gizlenebilmiş algı boyutları ile çok çarpıcıdır.
AB yönetim, siyasal organları, kurucu güçlü ülkeler İktidar erkleri, sabahtan akşama “Dörtlü cunta” icraatlarına karşı çıkışları yapıp dururken ikiyüzlülükte sınır tanımamıştı. Bir çarpıcı gerçek, kendi kaynaklarının satır arasında kalmış resmi bilgilendirmeleri içinde, Amerika’nın onayı ile Almanya’nın 3 yıl içinde Cunta yönetiminde doğrudan yaptığı dış yardım, Cumhuriyetin başından 12 Eylül’e Türkiye’ye yapılan doğrudan katkıların 7.5 katına çıkabilmişti.
İçerde 24 Ocak kararlarını asla sivil iktidar eliyle uygulamaya sokamayacak toplumsal örgütlü sol siyasal, sendikal, meslek örgütleri birikimi, kazanımları karşısında, 24 Ocak’ın ideolojik işveren örgütlülüğü birikiminden Darbenin ekonomik projelendirilmesine transfer edilen Özal’ın rolü ortada. Ne çarpıcıdır ki, 12 Eylül yasaklı düzeninde sağlanan ekonomik, sosyal, siyasal birikimlerin tümünün serbest piyasa modeli, yeni projeye sivil iktidar erkine aktarımında da, çok daha güçlü siyasal erkin başına getirilmesinde küçücük bir taktik, ilk adaylığının veto edilmesi yolu seçilmişti. En başarılı saklanmış gerçeklik ise, bugünün ülkemiz için yaşamsal tehdit rolü ön planda FETÖ’cü yapılanma ön planda, cemaatler, siyasal İslamın eğitime sızdırılması operasyonlarına sağlanan anayasal, yasal düzenlemelerdi. En çarpıcı çelişki “Hele bir cunta yönetimi gitsin” yalanında, siyasetin, sendikal hareketlerin kasıtlı olmasa da kipkirli suç ortaklıklarıyla, bütün kazanılmış hakların can damarlarını kurutacak yasakların çok yüksek seçmen oyuyla sandıktan çıkarılmasıydı.
Dünün sıcak gündeminde yaşanan, “sandıktan sivil darbenin en kirlisinin çıkarılabilmesi..” ortaoyununa ilişkin gelişmelerden, en anlamlı tartışmalara girmeden, söylemlerdeki gerçekmiş gibi sunulan güzel cümlelerin sahte sonuçları, tersine tuzaklarının doğru okunabilmesinin yaşamsal öneminin altını çizmekle yetinmeliyim.. Barolar Birliği’nin, özerkliklerinin korunması yaşamsal meslek örgütlenmelerinin bilimsel gerçekliklere dayalı uyarılarına dikkat..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları