Meriç Velidedeoğlu

Bizim ‘Besiç’ler de Göreve Başladı!

15 Kasım 2013 Cuma

“Başbakan”ın, “Atatürk”ü anma haftasında başlattığı “kızlı-erkekli” birlikte oturma tartışmasıyla ilgili “ilk” ceza uygulaması “Manisa”da yapılmış (Cumhuriyet - 11.11.2013)
“Manisa Üniversitesi”nde okuyan “üç kız” öğrencinin kaldığı eve yapılan bu ilk “BASKIN”, “altı polis” tarafından gece saat “01.30”da gerçekleştirilmiş.
“Baskın”da, bu üç genç kızı -“misafir” olan- “iki erkek” arkadaşlarıyla “sohbet” ederken yakalamış(!) bu “altılı polis gücü”, hem de tüm mahallenin duymasını ayağa kalkmasını sağlayacak “gürültü patırtı”yla...
Öğrencilere -“doğru cevap ha!” uyarısıyla birlikte- sorular sormaya başlamışlar; “üç kız iki erkek mi oturuyorsunuz?” sorusu da bunlardan biri; yanıtı evi dolaşarak, arayarak almış olacaklar ki, “kızlı-erkekli öğrenci evi” sorgulamasını bırakıp, “Hakkınızda şikâyet var, gürültü yapıyorsunuz!” suçlamasına geçmişler.
“Yalnızca sohbet ettiklerini, müzik açmadıklarını söyleseler” de, bu “beş öğrenci”ye, “Çevreyi rahatsız ettikleri” gerekçesiyle “88”er lira para cezası kesilmiş, “Manisa Emniyeti”nin bu “altı polisi”nce...
Peki, “delil var mıymış” diye meraklanmayın; varmış: “155’li telefon ihbarı!”...
Haberi okuduğumda yazının başlığı gibi düşündüm; demek bizim “Besiç”lerde göreve başlamışlar, “ilk” işleri de bu “baskın” olmuş, dedim.
Yine de insan “haksız” bir “benzetme” mi oluyor diye sormaktan kendini alamıyor, üstelik yalnızca “benzeyen” değil “benzetilen” için de... Çünkü “İran”ın “Besiç”leri, “devlet”in bir “organ”ı, “örgüt”ü değil; “üniforma”ları da yok.
Ayrıca “İran”, “Şeriat”la yönetiliyor; ülkede “İslam Hukuku” geçerli; “dinsel hukuk”un en temel dayanaklarından birinin “kadın-erkek eşitsizliği” olduğu bilinir; bu “eşitsiz”liğin, açıkçası “kadın”ın “ikinci sınıf kul” oluşunun, eksiksiz uygulandığının “amansız” izleyicisidir “Besiç”ler; bu “baskı”yı sürdürebilmek için “sokak”larda, “alan”larda “rejim”in karşıtlarına nasıl saldırdıkları, ellerinden kaçanları nasıl kovaladıkları, yakaladıklarına “beşi-onu” birlikte ne denli “acımasız”ca davrandıkları her türlü medya yoluyla ortaya konmaktadır. (Gezi Direnişi görüntülerini bilmem anımsattı mı?)
Ne ki, “katil” diye anılan “Besiç”ler “ev”lere “baskın” yaparak ev halkını, kadınları, kızları “taciz” etmezler, edemezler; çünkü ülkede geçerli olan “İslam Hukuku” buna izin vermez; uymak zorundadırlar, uyarlar.
Bizim “İmam” ise, “Besiç”lerine bu “İslami” yasağa kulak astırtmadığı gibi, ülkemizde geçerli “hukuk”u da göz göre göre çiğnetmiştir; kuşkusuz, önce kendi “hiç”e sayıp tanımayarak.
“Başbakan”ın; herkesin “yaşam tarzı”nın “kendi teminatı” altında olduğunu vurgulayan demecini anımsayalım.
“Hukukçu”lar, “Erdoğan”ın bu gibi söylemlerinin “anayasa”ya “aykırı” olduğuna dikkat çekiyorlar; “İstanbul Baro”su, “Başbakan”ın kendi kendine verdiği bu “teminat” için: “Hukuk devletinde bireylerin hak ve özgürlükleri, ‘iktidarların değil’, ‘hukuk’un ve ‘yargı’sal denetimin ‘TEMİNAT’ı altındadır!” diyor.
Yine “Baro”: “Anayasal ve yasal hükümlere göre ‘idare’nin, ‘vali’lerin, ‘kolluğun’, ‘gayri meşru yaşam’ gibi bir nitelemeyle ‘konut’a girme, burada arama yapma veya bu hususta bir ‘talimat’ verme gibi bir ‘yetkisi’ bulunmamaktadır” diye belirtiyor hem de “anayasa”nın ilgili maddelerini bir bir sayarak ve bunun “konut dokunulmazlığını ihlal suçu” olduğunun da altını çizerek.
Bütün bu “yasa”lara aldırış etmediği gibi “iktidar” söz konusu olduğunda, Erdoğan’ın “dinsel yasağı” da nasıl rahatlıkla çiğnediğinin yeni bir örneği bu olay.
Dinsel yasakları çiğnemesini “Takıyye” yoluyla bir güzel temizlerse de; bir “Hukuk Devleti”nde kimsenin “suç işleme özgürlüğü ve ayrıcalığı bulunmamaktadır!” diyor İstanbul Barosu, bu kimse “Başbakan” olsa da...
Peki, bütün bu “olan-biten” karşısında, “Cumhuriyet Savcıları”nı -kim bilir belki de Yargıtay’ınkilerini- ilgilendiren bir durum yok mu acaba ne dersiniz?
Şimdi, bu “soru” da nereden çıktı demeyin lütfen; okumuşsunuzdur, “TV”lerde görmüşsünüzdür; “Nova Kozmikova”nın, “Müdahale Var mı?” konulu sergideki -görenin bir daha unutamayacağı özgün bir anlatımla- “Erdoğan”ı eleştiren “Akıyordu!” adlı tablosunun başına gelenleri...
N. Kozmikova’nın bu çalışması sergiden kaldırılmış; çünkü işe “savcı” el koymuş...
Bakalım; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na “Başbakan” hakkında yapılan “suç” duyurusuna “Başsavcı” ne diyecek?
Ama unutmayalım, “Başbakan” da “savcı”...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları