İstanbul’un iki orkestrası

11 Nisan 2018 Çarşamba

BİFO geçen hafta yüklü bir program hazırlamış, Wagner gibi 19. yüzyıl sonunda orkestranın sınırlarını zorlayan bir besteciye neredeyse bütün konseri ayırmıştı. Neredeyse diyorum, çünkü başta çalınan Beethoven’in Leonora Uvertürü belli ki konserin iki bölümlü şablonunu bozmamak için seçilmişti. Viyanalı mezzosoprano ve kontralto Elizabeth Kulman’ı Wagner’in Wessendonck Şarkıları’yla dinledik. Koyu ses rengiyle bu şarkıların bugüne kadar dinlediğim en güzel yorumlarından biriydi.
İkinci yarıda çağımızın ünlü şefi ve besteci Lorin Maazel’in senfonik ortama uyarladığı Wagner’in dört ayrı operasından oluşan abide eseri Niebelungen’in Yüzüğü seslendirildi. Maazel, harika renkler kullanarak eseri baştan yaratmış. Operanın bütün karakterini ve Wagner’in cesur atılımlarını yansıtmış. Yetmiş beş dakika kadar süren bu yapıt baştan sona tek bir konser için bile yeterliydi. Tıpkı nice Mahler, Bruckner gibi postromantik senfonilerin tek eser olarak programa alındığı gibi. Şef Goetzel yönetiminde BİFO bu zengin programı baştan sona canla başla çaldı. Özellikle bakır nefesliler, yaylılar, arplar ve bütün orkestra çok dikkatli ve özenliydi. Şef ve orkestra üyeleri yorulsalar da sonuna kadar düzeyi yitirmeden dayandılar. Dinleyici de doğrusu bu uzun program için iyi bir sınav verdi.

İDSO ve Ender Sakpınar
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası bu hafta, 2014 yılından bu yana kadrolu şefleri olan Ender Sakpınar yönetimindeki konserini 19. yüzyıl sonundan iki esere ayırmıştı. Brahms’ın Keman ve Viyolonsel için konçertosu ve Mahler’in Totenfeir (cenaze töreni) adlı, sonradan İkinci Senfoni’sinin ilk bölümünü oluşturan eseri. Brahms’ın konçertosunda çok başarılı iki solist dinledik: Rusya doğumlu İsviçreli kemancı Maria Solozobova ve Koreli çellist Meehae Ryo. Her ikisinin de hocaları, ödülleri ve konser verdiği orkestralar birbirinden ünlü. Deutsche Gramofon sanatçısı olan Meehae’nin çellosundaki güzel tını uzun süre kulağımızda kaldı. Şef Sakpınar yönetimindeki orkestra ve solistlerin birbirleriyle uyumları da keyifli bir Brahms dinlememize yol açtı. Mahler’in tek bölümdeki eseri konserin bütünlüğünü tamamladı.
Her iki konserde de çok sık dinlemediğimiz eserlerden oluşan bu programlar orkestra üyeleri kadar dinleyicileri de eğiten ve yeni ufuklar açan nitelikteydi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları