Kemalizm; geleceğin kurucuları

30 Ekim 2009 Cuma

Sevgili Ahmet Taner Hocam,

Dönüşsüz ayrılığının üzerinden tam on yıl geçti.

Güneşli bir ekim sonbaharıydı. Gazetede sabah toplantısının hemen sonrasında acı bir telefon geldi:

- Ahmet Taner Kışlalı’nın aracına bomba koymuşlar. Ağır yaralı hastaneye kaldırıldı...

Cüneyt Ağabey’le birlikte soluğu hastanede aldık. Bütün umudumuz yaralı da olsa hayatta kalmış olmanızdı.

Acil servisteki görevli, buz dağından kopmuş bir kütle gibi karşımızda duruyordu. Ağzından sadece şu sözcükler döküldü:

“Başınız sağolsun!”

İçimizde acı haberin alevleri, gazeteye dönerken bir yandan da yapmamız gerekenleri düşünüyordum. 90’lı yıllar acı ile başlamış, işte yine acıyla bitiyordu.

1990’da Prof. Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Doç. Bahriye Üçok’u art arda kaybetmiştik. 1993’te de Uğur Mumcu koparılmıştı aramızdan. Bütün aydın katliamlarında gazetenin birinci sayfası acı haberi ve kararlılığı, yılmamayı ifade eden başlıklarla çıkıyordu. Sayfanın alt kısımlarında da tepkiler ve soruşturmaya ilişkin haberler...

Yine aynı şeyi yapacaktık. Kısacası, yapacağımız her şeyi biliyorduk. Defalarca yaşadığımız acıların bir yenisi daha kor gibi düşmüştü içimize.

Haberi öğrenen soluğu gazetede alıyordu. Telefonlar, fakslar... İlk mesajlardan biri Muzaffer Erdost’undu. Başlığı dün gibi aklımda:

“Akan kan laik Türkiye’nin kanıdır.”

***

Sevgili Hocam,

Aradan on yıl geçti. Söylenecek çok şey var.

Siz aramızdan ayrıldığınızda Türkiye’nin tartıştığı konuların tümü canlılığını koruyor. Ama öylesine çok biçim ve içerik değiştirdiler ki.. Bir de bunlara yenileri eklendi.

AB ile maceramız neredeyse bıraktığınız gibi. Sürekli ilerleme kaydediyoruz, ama aradaki mesafe hiç değişmiyor. Hatta bazen biz hızlandıkça uzaklık artıyor. Arada ters yönde mi gidiyoruz ne!

Kemalizmle ilgili tartışmanın da özünde değişen bir şey yok. AB, Türkiye’yi AB sürecine taşıyan yolun kökünde Atatürk devrimlerinin olduğunu söylüyor ama, Atatürk’e hakareti özgürlükler arasında sayıyor. Tam size göre! Kimbilir bu konuyu kaç yerinden tutup gerçekleri gözlerine sokardınız.

Şu tanımlamanız ne güzeldi:

“Kemalizm sadece geçmişin bekçiliği değil, aynı zamanda geleceğin kuruculuğudur.”

Siyasi iktidarlarla ilgili görüşlerinizi hep kararlılıkla savundunuz: “İşin doğasını bozmamalı, halk sonuçta her şeyi düzeltir, ne yapacağını bilir.”

Siyaset biliminin dersini veren bir öğretim üyesi kimliğinizle, elbette haklısınız... Ancak halkın doğru karar vermesi için doğru bilgilenmesi gerekiyor. Bu konuda da çok şey değişti. Tabloyu görseydiniz, eminim centilmen kişiliğinizi bozmadan en ağır yazdığınız konulardan biri bu olurdu.

***

Sevgili Hocam,

Aramızdan ayrılışınızın her yıldönümünde ben de üzerime düşeni yapmaya çalıştım. Sizi unutturmamak, yeni kuşaklara taşımak görevlerimden biriydi.

Bu yıl ilk kez bulunamadım!

Başta vurguladım; Türkiye 90’lı yıllarda büyük aydın kıyımıyla yüz yüze kaldı. Ortak özellikleri kalpaksız Kuvayı Milliyeci, ödünsüz Atatürkçü olmalarıydı. Onları katlettiler ama, savundukları değerleri ortadan kaldıramadılar.

Yöntem değiştirdiler!

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları