Hâlâ bir şeyler yapılabilir

03 Mayıs 2018 Perşembe

Bu anormal seçimlere (AKP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz) giden süreç hızla kısalıyor. Muhalefet dağınık ama, en azından Gül’ün muhalefetin çatı adayı olması gibi, ilk turda iflası kaçınılmaz bir seçenek gündemden çıktı. İradenin iyimserliğine sığınarak, hâlâ bir şeyler yapılabilir.
 
16 yıl sonra hâlâ...
“Bir gül, bir güldür...” (Gertrude Stein), şeyler bazen göründükleri gibidir. Bazen de başka şeylerin semptomu... Erdoğan’a karşı, Gül’ün adaylığına sığınma çabası da, 16 yıllık bir iktidarsızlığın, çarçur edilen zamanın, kaçırılan fırsatların ve “aldatıldık ama yine” hastalığının semptomudur. Erdoğan’la el ele siyasal İslamı iktidara taşımış bir adamın aniden siyasal İslamın iktidarına karşı umut olarak piyasaya sürülmesinin başka bir açıklaması olabilir mi?
AKP iktidara geldiğinden bu yana, siyasal İslamın devleti ve toplumu dönüştürme sürecinde, başta CHP olmak üzere muhalefetin eline bu süreci durdurmak için birçok fırsat geçti. Seçimler, halkoylamaları geldi geçti, “Gezi Olayı”, “Adalet Yürüyüşü”, hatta dokunulmazlıkların kalkması için yapılan oylama geldi geçti... OHAL geldi, geçmedi... Atı alan mühürsüz oy pusulalarına binipÜsküdar’ı geçti... Ana muhalefet partisi bu fırsatları değerlendirmek, siyasal İslamın iktidar sürecinin hiç olmazsa momentumunu kırmak ya da kendi saflarını sıklaştırarak kendisi için bir momentum yaratmak yerine, siyasal İslamın tabanına şirin görünme sevdasıyla siyasal İslamın ilerleyişini, “Türk - İslam sentezinin” güçlenmesini kolaylaştırdı.
Şimdi, CHP liderliğinin, siyasal İslamın, iktidarı adım adım ele geçirme, “siyaset rejimini” “Türk - İslam sentezi” parantezine alma sürecini kolaylaştıran, “Gül”e sığınmaya kadar varan siyasi çizgiye yakından bakmaları, bir değerlendirmesini yapmaları gerekiyor.
 
Bir ‘saplantı’
Muhalefet, Erdoğan’a karşı, Erdoğan’ın eski dava arkadaşının arkasında birleşmeye kalktı. Olmadı. Bu çaba, iki turlu seçimlerin ilk turunda tek aday çıkarmaya kalkmanın sakatlığı bir yana, muhalefetin aklındaki önemli bir zaafı ortaya koydu: Her şeyin sorumlusu Erdoğan’dır. Ondan kurtulmak için ne taviz varsa verilmelidir; biri devirsin de kim olursa olsun. Sanki 15 yıllık toplumsal mühendislik sürecinin mimarı, müteahhitti, ustası, işçisi, destekçisi, uygulayıcısı tek başına Erdoğan’dı.
Muhalefet, karşı çıktığı şeyi, “süper kahraman” düzeyine yükselttiğinin, Erdoğan’ın gücüne güç kattığının farkında bile değil. Gerçekteyse Erdoğan, bulunduğu yerde, onu destekleyen, talimatlarını uygulayan yapılanma ve kadrolar, onu kendi çıkarlarının savunucusu olarak gören siyasal İslamın desteği olmadan duramaz. Erdoğan’ı (Gül ile birlikte) ılımlı İslamın (siz siyasal İslam olarak okuyunuz) temsilcisi olarak iktidara taşıyan, liberal entelijensiyanın aymazlığını, ABD ve AB’nin verdiği büyük desteği anımsamak da artık gereksizdir.
Dün Ekmeleddin, bugün Gül. Yarın ikinci tur olursa kim? AKP tabanından çalarak Erdoğan’ı devirme planları hep “o her şeydir, o giderse hepsi gider” saplantısının ürünüdür. Nasıl “faşizmden söz etmek isteyenlerin, kapitalizmden de söz etmeleri gerekiyorsa”, Erdoğan’dan kurtulmak isteyenlerin de siyasal İslamdan, diğer bir deyişle özgün bir toplumsal hareketten, onun liderliğini yapan bir tabakanın iktidarından, bu iktidarın inşa ettiği “tarihsel blok”un ekonomi politiğinden söz etmeleri gerekiyor.
Belki o zaman, o iktidar blokunun iki mimarından biri olan Gül’ü, Erdoğan karşısında aday göstermeye kalkmanın saçmalığı, “demokrasi ittifakı” denebilecek bir şeyin HDP’yi dışlayarak (Türk - İslam sentezi parantezi içinde) kurulamayacağı kavranabilir. Her parti Başkanlık seçimlerine kendi liderleriyle (temsil gücü en yüksek üyesiyle) girerken CHP liderinin isteksizliğinin garipliği görülebilir. Belki hâlâ bir şeyler yapılabilir! 1 Mayıs meydanlarına akan enerji yeni bir başlangıç, Ermenistan olayları bir ders olabilir. Tarihin akışı farklı bir yöne çevrilebilir. İradenin iyimserliği işte...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları