Hikmet Çetinkaya

Belge...

05 Mayıs 2018 Cumartesi

Tarihe not düşmek için – 46

Sivas’ta onlarca aydını kim yaktı?
Kimlerin yaktığı belli, ama elimizde kanıt yok...
Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Çetin Emeç ve Turan Dursun’u kimler öldürdü? Kimlerin öldürdüğü belli, ama elimizde kanıt yok...
O zaman susacak mıyız? O zaman hiç konuşmayacak mıyız? O zaman salt cenaze törenlerinde bir araya gelip, “Türkiye laiktir laik kalacak” mı diyeceğiz?
Belge denildiğinde televizyon izleyicisi şunu bekliyor:
“Her şeyi gözlerimle göreyim...”
Benim elimde 400 sayfa mahkeme tutanağı bulunuyor. Ben bu tutanakları bu köşede yıllardır yazıyorum. Ama bir canlı yayında tutanakların tümünü okumak olanaksız. Fethullah’ın polis kolejinde, askeri liselerde nasıl örgütlendiği tutanaklarda yazılı. Ben de o tutanaklara dayanarak bu gerçekleri yazıyorum.
Karşınızdaki kişi Atatürk ve cumhuriyet düşmanı. Yazısını okuyorum. Yazısında Atatürk’ü ve dolayısıyla laik Türkiye Cumhuriyeti’ni küçümsüyor. Yüzüne bakıyorum, hiç oralı değil. Gazete haberlerini okuyorum, umursamıyor.
Soruyorum.
“Sen Fethullahçı mısın?”
Yanıt veriyor:
“Hayır değilim...”
Bir süre sonra ise şunları söylüyor:
“Fethullah Hoca Efendi Hazretleri...”
Bu bir mesaj...
Kime?
Örgütlü taraftarlarına... Önce “hile” yapıyor, yani “takıyye”. Size “hayır” diyor, televizyon başındaki müritlere de, “Hoca Efendi Hazretleri” diyerek “Onları kandırdım” duyurusunda bulunuyor.
İnatla her konuşmamın başında soruyorum:
“Fethullah Hoca askeri liselerde örgütlendi. Öğrenciler sahte sağlık raporuyla askeri liselere sokuldu. Bu öğrenciler daha sonra okuldan atıldı. Öyle değilmi?”
Yanıt veriyor:
“İyi olmuş okuldan atılmışlar...”
Olay Fethullah Hoca’nın üzerinde dönüyor. Karşımdaki kişi Fethullah’ın müridi. Ama bilerek direniyor.
Ne diyor karşımdaki kişi:
“Fethullah Hoca din adamıdır...”
Peki o zaman. Bir belge size. Kaç kez yazdım. Önce okuyun ve sonra şu soruyu yöneltin kendi kendinize:
“Bir din adamının polis koleji ve polis akademisindeki şeriat soruşturmasına adı neden karışıyor?”
İşte belge:
“Tarih: 10 Mart 1992
Sayı: 400/1 (79/92)
Konu: Bazı Emniyet mensuplarının illegal çalışmaları.
Elde edilen bilgiler doğrultusunda yapılan takip, tarassut ve tahkikatlarda, Ankara Polis Koleji öğrencilerinin yüzde 50’sine yakın bir kesimi ile çeşitli şekillerde temas kuran örgüt elemanları, kendilerine yakın olanlar üzerindeki ajitasyon çalışmalarını sistemli olarak yürütmektedirler.
Örgütün yapılanmadaki temel stratejisine bağlı olarak, devlet dairelerinin önemli yerlerine yerleşme planını, en tabandan uygulamaya koymaları, teşkilatımızda da gözlenmektedir. Gelecekte Emniyet teşkilatının bürokratlarını oluşturacak polis koleji öğrencilerinin koleje seçiminden itibaren her aşamada sistematik bir çalışmanın yürütüldüğü görülmektedir.
Örgütün, tüm yurt sathında çeşitli görünümler altında kurulu bulunan vakıf ve evlerde, ailelerinin izni ile yetiştirilen zeki, çalışkan öğrencilerin meslek okullarına yerleştirilme planından polis kolejleri de payını almıştır. Bu öğrenciler polis kolejlerine geldiklerinde hiyerarşik sıra içinde sınıf, dönem ve okul imamları ve kadrolarının denetiminde görüşleri doğrultusunda eğitilmektedirler. Sınıfların ve okulun kendi bünyesinde sorumlu imamlarının olmasına rağmen. Örgüte karşı asıl sorumlu olan dışarıdan bir üniversite öğrencisidir. Örneğin: Ankara Polis Koleji 3. sınıflar sorumlusu SBF Kamu Yönetimi.... sınıf öğrencisi.... A, buna bağlı olarak yine soyadı tespit edilemeyen Hukuk Fakultesi 4. sınıf öğrencisi Tarık, Gazi Üniversitesi Arap Dili öğrencisi Ö...
Polis Koleji’nin ve akademisinin sorumlularıdır.”
Sınıf ve okul imamları neler yapıyorlar?
İşte yaptıkları işler:
“Cumartesi ve pazar günleri öğrenciler, sınıf imamlarının belirlediği adreslerde 5-6 saatlik bir eğitim çalışmasına katılmaktadırlar. Genelde Polis Koleji ve Polis Akademisi öğrencilerini birbirleri ile karşılaştırmamaya özen gösteren idareci kesim, öğrencilerin (...) adresinde bulunan (...).... B....’nın dükkânında sivil elbise giymelerini ve daha sonra toplantı evlerine gitmelerini sağlamışlardır. Yapılan bu toplantılarda masumane sohbet ve çay partilerinden sonra ‘Nur Külliyatı / ile ilgili kitapların okunması ve açıklamalar yapılarak Fethullah Gülen’in kaset ve videoları seyrediliyor; öğrencilerin konulara olan yatkınlığına göre değişik grup toplantılarına katıldıkları gözlenmiştir.”
Fethullah Hoca bakın daha neler yapıyor.
“Fethullah Gülen grubunun Ankara liderinin (....) Lisesi (....) öğretmeni Ö isimli şahsın olduğu; Fethullah Gülen ile direkt irtibatlı olduğu, emir ve direktifleri kendisinden aldığı, Ankara ili ve ilçelerinde örgütlenme çalışmalarını yönettiği; haftanın değişik günlerinde il dışında düzenlenen toplantılara katıldığı, özellikle esnaf kesiminin toplantılarına katılarak esnaf üzerinde sempati uyandırdığı; böylece maddi çıkar teminini kolaylaştırdığı, kendisinden habersiz hiçbir işin yapılmadığı, kendi görüşleri doğrultusunda faaliyet gösteren evler, okul ve pansiyonların bütün iaşe giderleri, harcamalarının kendisi tarafından yapıldığı; zengin esnaf ile para toplamak amacıyla yapılan toplantılara ‘himmet toplantısı’ adının verildiği; bu tür toplantılara bizzat kendisinin iştirak ettiği, taraftarlarınca kendisine Ankara’nın valisi dendiği; amaçlarına hizmet için önlerine çıkabilecek engelleri aşmak amacıyla değişik kamu kurum ve kuruluşlarında kadrolaştıkları, işlerini yaptırabilmek için rüşvet ve hediyeye başvurdukları söylenmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşlarına kendi fikirleri doğrultusunda bulunan şahısları yerleştirmede tavassutta bulundukları ve bunda da başarı elde ettikleri; telefon irtibatını asgaride tuttukları, önemli haberleşmelerde kurye kullandıkları; Azerbaycan’a gruplar halinde kendi fikir ve düşüncelerini empoze edebilecek nitelikli elemanlar gönderildiği, kendi örgüt mensupları arasında söylenmektedir.”
Şimdi bir kez daha şu soruyu sorun kendinize:
“Bir din adamının polis kolejinde, polis akademisin de, polis okullarındaki şeriatçı örgütlenmede neden adı geçiyor?”
(Bu yazı 13.06.1994’te yayımlanmıştır.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları