Harari’den içinden film geçen çizgi roman; ‘Yazın Son Gülü’

Romancı olmayı düşleyen genç bir adamın, ilham bulma niyetiyle gittiği sahil kasabasında Hitchcockvari bir hikâyenin içine düşmesini anlatan bir çizgi roman Yazın Son Gülü (Çeviren: Tolga Üyken / Karakarga Yayınları). Lucas Harari, ikinci çizgi romanında özgün bir çizgi ve görsel anlatım yakalamış. Sinematografik bir dili var öyle ki okuyucu bazen bir polisiye film izliyormuş izlenimine kapılıyor. Harari’nin Hitchcock’tan Eric Rohmer’e, Jack London’dan John Fante’ye, birçok farklı sanat alanından ustaya ve onların eserlerine göndermeler içeren Yazın Son Gülü’nde olgunlaştırmaya başladığı grafik üslubu da övgüye değer.

Yayınlanma: 19.03.2023 - 00:01
Harari’den içinden film geçen çizgi roman; ‘Yazın Son Gülü’
Abone Ol google-news

ÇOK KATMANLI VE SİNEMATOGRAFİK

Lucas Harari’nin ikinci çizgi romanı, sinematografik dille kaleme aldığı Yazın Son Gülü’nün (Çeviren: Tolga Üyken / Karakarga Yayınları) esas oğlanı Leo, Paris’te yaşayan, geçimini bir çamaşırhanede çalışarak sağlayan ancak büyük hayalleri olan bir gençtir. Yazar olmak ister ama bir türlü o istediği romanı yazamaz. “Yazar tıkanması” denilebilecek esin yetersizliğinden dertlidir. 

Bir gün çamaşırhanede uzun zamandır görüşmediği bir akrabasıyla karşılaşır. Ve o akrabası gökte ararken yerde bulduğu bir fırsat sunar: “Bir süreliğine benim yazlık evde kalıp, eve göz kulak olur musun?”

Leo, bu davete balıklama atlayarak gözünü bir sahil kasabasında açar. Ancak keşmekeşin hakim olduğu kalabalık Paris’e göre çok sakin ve izole bir yer olan bu şirin kasabada, pek de şirin olaylar yaşanmamaktadır. 

Leo gelmeden kısa süre önce kasabada yaşayan bazı delikanlıların kaybolması, polisi çoktan harekete geçirmişken, kahramanımızın aklı bir de 17 yaşındaki güzel komşu kızı Rose’la karışır. 

Fransızca “gül” anlamına gelen Rose, hem kitabın ismine hem de kahramanına esin kaynağı olurken, Leo-Rose ilişkisi ve Rose’un gizemli babası hikâyeyi çok katmanlı kılıyor.

Kitabın sinematografik dilini detaylandırırsak, Harari’nin çevirisini yaptığım ilk çizgi romanı Dağın Kalbi’nde olduğu gibi Yazın Son Gülü’nde de Harari, sayfalarca tek bir konuşma balonunun bulunmayan ve derdini salt çizgilerle anlatan pasajlar, yer yer adeta bir film rejisi yaparcasına ustalıkla belirlenmiş yakın planlar, bazen çift sayfayı kaplayan manzara kadrajları gibi tercihlerle okuyucuyu hikâyenin içine daha da almayı başarıyor. 

HARARİ’NİN MİMARİ TUTKUSU

Mimar bir anne-babanın çocuğu olan Harari’nin mimari tutkusunu, mekânların duyguları olduğunu başarıyla hissettirdiği bu kitabında da görmek olanaklı. İlk çizgi romanı Dağın Kalbi’nde mimarisiyle dikkat çeken Vals Kaplıcaları’nı merkeze alan çizer, Yazın Son Gülü’nde de sahil kasabasının panoramasını sergiliyor.

Harari’nin Yazın Son Gülü’yle ilgili verdiği bir röportajda, kitabını 60’ların ve 70’lerin sinemasına bir saygı duruşu olarak nitelendirdiğini de belirtelim. Özellikle 50’lerin sonu ve 60’ların başında altın çağını yaşayan Fransız Yeni Dalga akımının etkilerini çizgi romanda görmek olanaklı. 

Bu etki, sadece görsellik ve estetikle sınırlı kalmıyor, eksen karakterin yaşadıklarının yazarın yaşamıyla paralellikler göstermesi Yeni Dalga “auteur”lerinin kendi gerçekliklerinin peşinde koşma tercihlerini de anımsatıyor. 

Zira Harari, Yazın Son Gülü’nü yazmaya karar verdiğinde, tıpkı kahramanı Leo gibi “yazamama” dehlizinde kaybolduğunu ifade ediyor. Kendisini bir sinefil olarak tanımlayan Lucas Harari, iki erkek kardeşinin sinemacı olması sebebiyle bu sanat alanıyla küçük yaşlardan itibaren ilgili olduğunu da belirtiyor.

TEMİZ ÇİZGİLER, ÖVGÜYE DEĞER BİR GRAFİK!

Yazın Son Gülü, çizerin görsel üslubu ve renk tercihleriyle de dikkat çeken bir çalışma. Harari yapıtlarını çizgi roman literatüründe “ligne claire” diye tabir edilen ve dilimize “temiz çizgi” diye çevrilebilecek bir tarzda sunuyor. 

Yalın ve kesin çizgilerle vücuda gelen bu tarzı gözünüzün önüne getirmek için Tenten’i anımsayabilirsiniz. Yüz ifadelerinde, gözlerin sadece basit iki noktayla, kaşların da iki çizgicikle resmedildiği bu tarz, Harari’ye göre duyguların daha net aktarılmasını sağlıyor. 

Renk skalası noktasında da pek cömert değil Harari. Birkaç rengin tonlarıyla yetinmeyi seçse de, analog fotoğrafçılıktaki tozcukları veya “grainler”i (kumlu bir görüntü veren noktacıklar) andıran dokular renkli yüzeylere ayrı bir duygu katıyor. Bu dokuları ilk kitabı Dağın Kalbi’nde de kullanan Harari, okul projesini düşük teknik olanaklarla bastırırken bu efekti keşfettiğini itiraf ediyor. 

Sonuç olarak Yazın Son Gülü, Alfred Hitchcock’tan Eric Rohmer’e, Jack London’dan John Fante’ye, birçok farklı sanat alanından ustaya ve onların eserlerine göndermeler içeren başarılı bir çizgi roman. Lucas Harari’nin henüz ikinci yapıtında olgunlaştırmaya başladığı grafik üslubu da övgüye değer.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler